Bu çalışma ordu ve onun eylemleri konusundaki yaygın ve yanlış anlayışları aşma doğrultusunda bir çabadır. Bu çalışmada yapılmaya çalışılanları şöyle özetleyebiliriz : Türkiye ordusu da tüm toplumsal kurumlar gibi değişen, dönüşen, başlangıcı ve sonu olan bir kurumdur. Bu kitapta bu süreç anlatılmaya çalışıldı. Bu sürecin en önemli dönüm noktaları şunlardır: 1826’da Yeniçeriliğin kaldırılması ve modern ordunun kurulması. Bu tarih bugünkü ordunun kuruluş tarihi olarak kabul edilir ve doğrudur. Ordunun örgütlenmesi, iç işleyişi, dayandığı ekonomik temel, ordu mensuplarının eğitimi, esas olarak bu tarihten sonra genelde kapitalist biçim almıştır. II. Abdülhamit dönemi ordunun kapitalist bir kurum olarak gelişiminde yeni bir aşamadır. Bu dönemde ordu toplumsal muhalefetle birlikte örgütlenmiş, onunla birlikte hareket etmeye başlamış, 1908 burjuva devriminin vurucu gücü olmuştur. Kurtuluş Savaşı süreci ordunun gelişiminde yeni bir evreye işaret eder. Bu süreçte imparatorluk ordusu ulusal bir orduya dönüşmüştür. Dolayısıyla bu dönüşüm ordunun tarihi misyonunda değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Kurtuluş Savaşı sürecinde ordu sol harekete yani işçi sınıfı hareketine, köylü hareketine, Kürt hareketine karşı mücadele içinde yeniden örgütlenmiştir. Bu süreçte emperyalizme karşı da mücadele vardır. Ama sosyalizm düşmanlığı, Kürt, Rum ve Ermeni düşmanlığı emperyalizm düşmanlığından çok daha ileridedir. Ordunun evrimindeki en önemli dönüşümlerden biri de İkinci Dünya Savaşı sonrası süreçte yaşanmıştır. Bu süreçte ordu bu sefer Amerikan emperyalizmi eliyle yeniden örgütlenmiştir. Nato, Cento gibi legal kurumlar, Kontrgerilla, Mah (Mit) gibi illegal kurumlar aracılığıyla ordu emperyalizmin Türkiye ve Ortadoğudaki vurucu gücü haline getirilmiştir. Bu gün hala bu süreci yaşamaktayız. Aydınlarımız özellikle Dp iktidarı döneminde ülkenin emperyalizme nasıl satıldığı, nasıl Küçük Amerika haline getirildiği üzerine sayısız çalışmalar yapmışlardır. Ama nedense bu sürecin orduya ilişkin yanları üzerinde durulmamıştır. Ordu tüm bu gelişmelerin dışında kalan, emperyalizmin dokunmadığı, Cumhuriyet döneminden beri değişmeyen bir kurum olarak kabul edilmiştir. Kitapta gerçeklerin hiç de böyle olmadığını gösterdik.
Bu çalışma ordu ve onun eylemleri konusundaki yaygın ve yanlış anlayışları aşma doğrultusunda bir çabadır. Bu çalışmada yapılmaya çalışılanları şöyle özetleyebiliriz : Türkiye ordusu da tüm toplumsal kurumlar gibi değişen, dönüşen, başlangıcı ve sonu olan bir kurumdur. Bu kitapta bu süreç anlatılmaya çalışıldı. Bu sürecin en önemli dönüm noktaları şunlardır: 1826’da Yeniçeriliğin kaldırılması ve modern ordunun kurulması. Bu tarih bugünkü ordunun kuruluş tarihi olarak kabul edilir ve doğrudur. Ordunun örgütlenmesi, iç işleyişi, dayandığı ekonomik temel, ordu mensuplarının eğitimi, esas olarak bu tarihten sonra genelde kapitalist biçim almıştır. II. Abdülhamit dönemi ordunun kapitalist bir kurum olarak gelişiminde yeni bir aşamadır. Bu dönemde ordu toplumsal muhalefetle birlikte örgütlenmiş, onunla birlikte hareket etmeye başlamış, 1908 burjuva devriminin vurucu gücü olmuştur. Kurtuluş Savaşı süreci ordunun gelişiminde yeni bir evreye işaret eder. Bu süreçte imparatorluk ordusu ulusal bir orduya dönüşmüştür. Dolayısıyla bu dönüşüm ordunun tarihi misyonunda değişiklikleri de beraberinde getirmiştir. Kurtuluş Savaşı sürecinde ordu sol harekete yani işçi sınıfı hareketine, köylü hareketine, Kürt hareketine karşı mücadele içinde yeniden örgütlenmiştir. Bu süreçte emperyalizme karşı da mücadele vardır. Ama sosyalizm düşmanlığı, Kürt, Rum ve Ermeni düşmanlığı emperyalizm düşmanlığından çok daha ileridedir. Ordunun evrimindeki en önemli dönüşümlerden biri de İkinci Dünya Savaşı sonrası süreçte yaşanmıştır. Bu süreçte ordu bu sefer Amerikan emperyalizmi eliyle yeniden örgütlenmiştir. Nato, Cento gibi legal kurumlar, Kontrgerilla, Mah (Mit) gibi illegal kurumlar aracılığıyla ordu emperyalizmin Türkiye ve Ortadoğudaki vurucu gücü haline getirilmiştir. Bu gün hala bu süreci yaşamaktayız. Aydınlarımız özellikle Dp iktidarı döneminde ülkenin emperyalizme nasıl satıldığı, nasıl Küçük Amerika haline getirildiği üzerine sayısız çalışmalar yapmışlardır. Ama nedense bu sürecin orduya ilişkin yanları üzerinde durulmamıştır. Ordu tüm bu gelişmelerin dışında kalan, emperyalizmin dokunmadığı, Cumhuriyet döneminden beri değişmeyen bir kurum olarak kabul edilmiştir. Kitapta gerçeklerin hiç de böyle olmadığını gösterdik.