“…Türklüğe ait elsine-i ecnebiyede yazılan her şey okunuyor. Yalnız bir şey var ki ihmal ediliyor.
O da Osmanlı bahriyesidir. En gayr-ı bahri devletler arasında bile şuun-ı mâziye ve hâliye-i bahriyesine bizim kadar bi-gane ve lâkayd bir millet hakikaten gösterilemez…”
(Mektep-i Bahriye-i Şahane Tarih-i Harb-i Bahri Muallimi Ali Haydar Emir,
Donanma Mecmu’ası, 31 Temmuz 1329/13 Ağustos 1913, Sene 4, Sayı 43-44.)
“…Tarih-i harb değil tarih-i medeniyet tedkik olunursa yine görülür ki hangi milletler denizlere hâkim olmuşsa o milletler terakki ve temeddünde en ziyade ileriye gitmişler servet ve i’tila kesbetmişlerdir.
Denizlerle milletler arasında büyük bir münasebet var. Hayatın denizlerden tezahürü insanlar arasında da öyle metin bir kaide vaz’ etmiş ki sanki menşe’en ve masdar-ı hayat denizler olduğunu bilenler bu kaideye riayetle tekamül ediyorlar…”
(Mehmet Sadık, Donanma Mecmu’ası, Temmuz 1336/Temmuz 1920, Sene 1,
Sayı 5.)
“…Hâlbuki deniz harb donanmasını ticaret donanmasından ayırmak mümkün değildir. Bunlardan biri diğerinin mevlididir. Buna kanaat için ahvâl-i bahriyeye biraz vukuf kifâyet eder. Bir kere denizde askerlik
karada askerlikle kâbil-i kıyas değildir. En fena havalarda mütehevvir denizler içinde nazik bir sanat hâlini alan harb gemiciliğinde işe yaramak için hiç olmazsa denizin acemisi olmamak lazım gelir...”
(Mustafa Suphi, Donanma Mecmu’ası, 30 Teşrinisani 1326/ 13 Aralık 1910, Cilt 1,Sayı 10)
“…Türklüğe ait elsine-i ecnebiyede yazılan her şey okunuyor. Yalnız bir şey var ki ihmal ediliyor.
O da Osmanlı bahriyesidir. En gayr-ı bahri devletler arasında bile şuun-ı mâziye ve hâliye-i bahriyesine bizim kadar bi-gane ve lâkayd bir millet hakikaten gösterilemez…”
(Mektep-i Bahriye-i Şahane Tarih-i Harb-i Bahri Muallimi Ali Haydar Emir,
Donanma Mecmu’ası, 31 Temmuz 1329/13 Ağustos 1913, Sene 4, Sayı 43-44.)
“…Tarih-i harb değil tarih-i medeniyet tedkik olunursa yine görülür ki hangi milletler denizlere hâkim olmuşsa o milletler terakki ve temeddünde en ziyade ileriye gitmişler servet ve i’tila kesbetmişlerdir.
Denizlerle milletler arasında büyük bir münasebet var. Hayatın denizlerden tezahürü insanlar arasında da öyle metin bir kaide vaz’ etmiş ki sanki menşe’en ve masdar-ı hayat denizler olduğunu bilenler bu kaideye riayetle tekamül ediyorlar…”
(Mehmet Sadık, Donanma Mecmu’ası, Temmuz 1336/Temmuz 1920, Sene 1,
Sayı 5.)
“…Hâlbuki deniz harb donanmasını ticaret donanmasından ayırmak mümkün değildir. Bunlardan biri diğerinin mevlididir. Buna kanaat için ahvâl-i bahriyeye biraz vukuf kifâyet eder. Bir kere denizde askerlik
karada askerlikle kâbil-i kıyas değildir. En fena havalarda mütehevvir denizler içinde nazik bir sanat hâlini alan harb gemiciliğinde işe yaramak için hiç olmazsa denizin acemisi olmamak lazım gelir...”
(Mustafa Suphi, Donanma Mecmu’ası, 30 Teşrinisani 1326/ 13 Aralık 1910, Cilt 1,Sayı 10)