Doç. Dr. İsmail Kıvrım tarafından hazırlanan Osmanlı Döneminde Ayntâb'da Sâlihât-ı Nisvan (Hayır Sahibi Kadınlar) adlı kitap 'ta Osmanlı döneminde Antep'te vakıf kurmuş 213 hayır sahibi kadından bahsedilmektedir.
Temelinde insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma anlayışı yatan vakıf müessesesi; sosyal, ekonomik, dini, hukuki ve kültürel yönleriyle insan hayatına etkisi sebebiyle geçmişten günümüze varlığını sürdürmüştür. Vakıfların temelinde, "ben" değil "biz" şuuru ile yetişen fertlerin maddi ve manevi zenginliklerini başka insanlarla paylaşma anlayışı vardır.
Türk-İslam hayırseverliğinin bir ifadesi demek olan vakıflar, sadece erkekler tarafından değil, birçok kadın tarafından da kurulmuştur. Nitekim Türk kadınının kendini toplum içerisinde sosyal ve iktisadi anlamda ne derece gösterebildiğini, haklarını ne kadar kullanabildiğini kurduğu vakıflar sayesinde göstermiştir. Osmanlı Devleti döneminde hayır yapma işi bir gelenek, görenek halini almıştır. Büyük tesisler yapmaya güçleri yetmeyen kadınlar, bütün bir toplum tarafından benimsenmiş olan hayır müesseselerine katılmaktan geri kalmamışlardır.
Nitekim Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılan Ayıntab'ta da hayır yapma geleneği, erkek ve kadınlar arasında yaygın olduğu görülmektedir. Şehirde vakıflar yoluyla birçok medrese, kütüphane, han, hamam, cami ve bedesten gibi topluma faydalı tesisler yapılarak şehrin sosyal yönden gelişmesini sağlamıştır. Bu çalışmada Osmanlı döneminde Ayntâb'ta sosyal ve kültürel hizmetlere katkıda bulunmak amacıyla bireysel tasarruflarıyla vakıf kurmuş olan kadınlar ve vakıfları ile ilgili hususlar üzerinde durulmuştur..
Doç. Dr. İsmail Kıvrım tarafından hazırlanan Osmanlı Döneminde Ayntâb'da Sâlihât-ı Nisvan (Hayır Sahibi Kadınlar) adlı kitap 'ta Osmanlı döneminde Antep'te vakıf kurmuş 213 hayır sahibi kadından bahsedilmektedir.
Temelinde insanlar arasında yardımlaşma ve dayanışma anlayışı yatan vakıf müessesesi; sosyal, ekonomik, dini, hukuki ve kültürel yönleriyle insan hayatına etkisi sebebiyle geçmişten günümüze varlığını sürdürmüştür. Vakıfların temelinde, "ben" değil "biz" şuuru ile yetişen fertlerin maddi ve manevi zenginliklerini başka insanlarla paylaşma anlayışı vardır.
Türk-İslam hayırseverliğinin bir ifadesi demek olan vakıflar, sadece erkekler tarafından değil, birçok kadın tarafından da kurulmuştur. Nitekim Türk kadınının kendini toplum içerisinde sosyal ve iktisadi anlamda ne derece gösterebildiğini, haklarını ne kadar kullanabildiğini kurduğu vakıflar sayesinde göstermiştir. Osmanlı Devleti döneminde hayır yapma işi bir gelenek, görenek halini almıştır. Büyük tesisler yapmaya güçleri yetmeyen kadınlar, bütün bir toplum tarafından benimsenmiş olan hayır müesseselerine katılmaktan geri kalmamışlardır.
Nitekim Osmanlı şehirlerinde olduğu gibi 16. yüzyılda Osmanlı topraklarına katılan Ayıntab'ta da hayır yapma geleneği, erkek ve kadınlar arasında yaygın olduğu görülmektedir. Şehirde vakıflar yoluyla birçok medrese, kütüphane, han, hamam, cami ve bedesten gibi topluma faydalı tesisler yapılarak şehrin sosyal yönden gelişmesini sağlamıştır. Bu çalışmada Osmanlı döneminde Ayntâb'ta sosyal ve kültürel hizmetlere katkıda bulunmak amacıyla bireysel tasarruflarıyla vakıf kurmuş olan kadınlar ve vakıfları ile ilgili hususlar üzerinde durulmuştur..