"Osmanlı İmparatorluğu’nun 3. Selim ile başlayıp 2. Mahmud ile devam eden reform devrinde, şeyhülislâmın yetki ve sorumluluk alanı genişledi. İlmiye teşkilâtı, ilk kez tüm birimleriyle hiyerarşik olarak şeyhülislâmın başında bulunduğu bir teşkilât yapısına kavuştu. Böylece şeyhülislâm, başlı başına bir nezaret olan vakıfların idaresi hariç, tüm şer’î işlerin ve kurumların nazırı oldu. Esas itibariyle 19. yüzyılda şeyhülislâm, sadece ihtiyaç duyulan konularda gerekli fetvaları vermek zorunda olan bir onay mercii değil, fetva verme vazifesine ve yargıda temyiz yetkisine de nezaret eden geniş bir teşkilâtın nazırıydı. Bu nedenle şeyhülislâm, idarî ve siyasî kimliği olan ve Osmanlı merkez bürokrasisinin vazgeçilemez ve ihmal edilemez temel unsurlarından biriydi. Bu çalışma, Yeniçeri Ocağı’nın ilgasından sonra ilmiye sınıfına da ders vermek amacıyla vakıf gelirlerine el konulduğu ve ilmiye teşkilâtının kendi haline terk edildiği şeklindeki tarihî kabullerin aksine, Osmanlı reformunun bir bütün olarak ele alındığını ve ilmiye teşkilâtının da yenileştiğini göstermektedir.
"Osmanlı İmparatorluğu’nun 3. Selim ile başlayıp 2. Mahmud ile devam eden reform devrinde, şeyhülislâmın yetki ve sorumluluk alanı genişledi. İlmiye teşkilâtı, ilk kez tüm birimleriyle hiyerarşik olarak şeyhülislâmın başında bulunduğu bir teşkilât yapısına kavuştu. Böylece şeyhülislâm, başlı başına bir nezaret olan vakıfların idaresi hariç, tüm şer’î işlerin ve kurumların nazırı oldu. Esas itibariyle 19. yüzyılda şeyhülislâm, sadece ihtiyaç duyulan konularda gerekli fetvaları vermek zorunda olan bir onay mercii değil, fetva verme vazifesine ve yargıda temyiz yetkisine de nezaret eden geniş bir teşkilâtın nazırıydı. Bu nedenle şeyhülislâm, idarî ve siyasî kimliği olan ve Osmanlı merkez bürokrasisinin vazgeçilemez ve ihmal edilemez temel unsurlarından biriydi. Bu çalışma, Yeniçeri Ocağı’nın ilgasından sonra ilmiye sınıfına da ders vermek amacıyla vakıf gelirlerine el konulduğu ve ilmiye teşkilâtının kendi haline terk edildiği şeklindeki tarihî kabullerin aksine, Osmanlı reformunun bir bütün olarak ele alındığını ve ilmiye teşkilâtının da yenileştiğini göstermektedir.