Varlığını 600 seneden fazla sürdüren Osmanlı İmparatorluğu’nun köklerine dair birçok aktarım, hikâye ve rivayet olmasına rağmen, bu döneme ait neredeyse hiç yazılı kanıt olmaması nedeniyle, 13. yüzyılın sonları ile 14. yüzyılın başlarında Batı Bitinya bölgesinde neler yaşandığına dair kesin bilgi çok azdır. Yazılan ilk Osmanlı tarihlerinden modern dönemdeki akademik incelemelere kadar Osmanlı Devleti’nin kuruluşu meselesini ele alan çalışmalarda bu belirsizlik giderilmeye çalışılmış ancak pek başarılı olunamamıştır. Rudi Paul Linder Osmanlı Tarihöncesi’nde Osmanlı Devleti’nin kökenine dair bilmeceye ufuk açıcı yeni yorumlar getiriyor ve sis perdesini bir nebze olsun aralıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişme dönemi sayılan 14. yüzyıl sonları ile 15. yüzyıl başlarına ilişkin elimizde en azından bazı meselelerde tatmin edici anlatılar ve bilgiler bulunduğu halde, devletin bir yüzyıl öncesindeki kuruluş aşamasına ilişkin ne yazık ki bu geçerli değildir. Elinizdeki kitabında Lindner bu durumu değiştirmek adına ilgi çekici bir çabaya girişiyor. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ilişkin belirsizlikleri giderebilmek adına Osmanlı vakayinamelerini ve Bizans yıllıklarını yeni baştan ele alıyor ve eleştirel bir okumaya tabi tutuyor. Özellikle daha önce kullanılmamış coğrafi verileri, seyyahların Anadolu arazisine ilişkin eski kayıtlarını ve yeni keşfedilen nümizmatik kanıtlarını kullanarak bu meselenin çözümüne yönelik ikna edici bazı hususlara dikkat çekiyor. 13. yüzyılın sonları ve 14. yüzyılın başlarında Osmanlıların aslında kim oldukları, nereden, ne için geldiklerini ve komşularıyla hangi ilişkiler içerisinde olduklarını irdeleyerek Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemine ilişkin sınırlı bilgilere çok önemli katkılarda bulunuyor. Bunu yaparken sadece alandan tarihçilere değil, bütün Orta Çağ tarihi meraklıları üzerinde büyük bir etki ve hayranlık bırakacak bir yöntem ve üslup benimsiyor.
Osmanlı Tarihöncesi Osmanlıların kuruluş dönemine ilişkin yeni bir kavrayış ve bakış açısı, genel kabul ve klişelerin karşısına yabana atılamayacak yeni bulgular sunan bir çalışma.
Varlığını 600 seneden fazla sürdüren Osmanlı İmparatorluğu’nun köklerine dair birçok aktarım, hikâye ve rivayet olmasına rağmen, bu döneme ait neredeyse hiç yazılı kanıt olmaması nedeniyle, 13. yüzyılın sonları ile 14. yüzyılın başlarında Batı Bitinya bölgesinde neler yaşandığına dair kesin bilgi çok azdır. Yazılan ilk Osmanlı tarihlerinden modern dönemdeki akademik incelemelere kadar Osmanlı Devleti’nin kuruluşu meselesini ele alan çalışmalarda bu belirsizlik giderilmeye çalışılmış ancak pek başarılı olunamamıştır. Rudi Paul Linder Osmanlı Tarihöncesi’nde Osmanlı Devleti’nin kökenine dair bilmeceye ufuk açıcı yeni yorumlar getiriyor ve sis perdesini bir nebze olsun aralıyor.
Osmanlı İmparatorluğu’nun gelişme dönemi sayılan 14. yüzyıl sonları ile 15. yüzyıl başlarına ilişkin elimizde en azından bazı meselelerde tatmin edici anlatılar ve bilgiler bulunduğu halde, devletin bir yüzyıl öncesindeki kuruluş aşamasına ilişkin ne yazık ki bu geçerli değildir. Elinizdeki kitabında Lindner bu durumu değiştirmek adına ilgi çekici bir çabaya girişiyor. Osmanlı Devleti’nin kuruluşuna ilişkin belirsizlikleri giderebilmek adına Osmanlı vakayinamelerini ve Bizans yıllıklarını yeni baştan ele alıyor ve eleştirel bir okumaya tabi tutuyor. Özellikle daha önce kullanılmamış coğrafi verileri, seyyahların Anadolu arazisine ilişkin eski kayıtlarını ve yeni keşfedilen nümizmatik kanıtlarını kullanarak bu meselenin çözümüne yönelik ikna edici bazı hususlara dikkat çekiyor. 13. yüzyılın sonları ve 14. yüzyılın başlarında Osmanlıların aslında kim oldukları, nereden, ne için geldiklerini ve komşularıyla hangi ilişkiler içerisinde olduklarını irdeleyerek Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk dönemine ilişkin sınırlı bilgilere çok önemli katkılarda bulunuyor. Bunu yaparken sadece alandan tarihçilere değil, bütün Orta Çağ tarihi meraklıları üzerinde büyük bir etki ve hayranlık bırakacak bir yöntem ve üslup benimsiyor.
Osmanlı Tarihöncesi Osmanlıların kuruluş dönemine ilişkin yeni bir kavrayış ve bakış açısı, genel kabul ve klişelerin karşısına yabana atılamayacak yeni bulgular sunan bir çalışma.