Osmanlı Devleti’nin gücünü kaybetmeye başlamasıyla beraber, devlete gücünü yeniden kazandırmak için pek çok çalışma yapılmıştır. Bunun sonucu olarak da çağı yakalamak gerektiği düşüncesiyle önce ordudan başlamak üzere çeşitli ıslahat hareketlerine girişilmiştir. Önceleri ortaya konulan modernleşme çabalarının yalnızca teknik ve teknoloji ile sınırlı kalacağı düşünülmüş ancak kısaca Batılılaşma diyebileceğimiz daha modern (!) bir yaşam tarzının kısa sürede tüm alanlara sirayet ettiği görülmüştür. Elbette bunda yönetici sınıfın da etkisi büyüktür. Teknik ve teknolojinin alınması ile başlayan bu hareketin, kısa süre sonra Avrupaî yaşam tarzının da benimsenerek, sosyal hayata girmesi sonucunu doğurduğu görülecektir.
Yaşanan değişim her alanda olduğu gibi eğlence hayatında da kendini göstermiştir. Değişen alışkanlıklarla beraber, eğlence hayatı da değişime uğramış, klasikle modern arasında yaşanan bocalama süreci Tanzimat Fermanı ile modern lehine yeniden şekillenmiştir. Daha önceleri düzenlenen ve devlet eliyle tertiplenen toplu ve açık alan eğlenceleri yerini artık daha bireysel ve kapalı alanlarda düzenlenen eğlencelere bırakmıştır. Özellikle tiyatro alanında Batı tarzı tiyatrolar bizzat Padişahlar tarafından desteklenmiş, hatta verilen bu destekler bazı huzursuzluklara da sebep olmuştur.
Son dönem geleneksel Osmanlı eğlence hayatını ele aldığımız ve “Osmanlı Devleti’nde Gösteri Sanatları” adını verdiğimiz bu çalışmanın ilk bölümünde, ismine şubedebâz da denilen ve içinde hayalcilerin, kuklacıların, cambaz ve hokkabaz gibi pek çok gösteri ustasının bulunduğu lubiyyat toplulukları anlatıldı. İkinci Bölümde Meddah, Üçüncü Bölümde Karagöz, Dördüncü Bölümde ise Ortaoyununun tarihsel seyri ile beraber bunların son dönem Osmanlı eğlence hayatındaki yeri ve önemleri ortaya koyulmaya çalışıldı. Beşinci Bölüm olan Tiyatro bahsinde konu Batı tarzında Türkçe oyunlar oynama imtiyazı alan Güllü Agop ve Gedikpaşa Tiyatrosu ile sınırlandırıldı. Altıncı Bölümde ise geleneksel Ortaoyununun Batı tarzı tiyatroyla rekabet edebilmek maksadıyla Tuluat Tiyatrosu olarak sahneye çıkması ele alındı. Değişen yaşam ve eğlence hayatıyla beraber sahnelerdeki yerini alan Kanto Yedinci bölümü oluştururken, son bölümde tüm bu eğlencelerin doyasıya yaşandığı Ramazan gecelerinde Şehzadebaşı ve Direklerarası’na yer verildi.
Osmanlı Devleti’nin gücünü kaybetmeye başlamasıyla beraber, devlete gücünü yeniden kazandırmak için pek çok çalışma yapılmıştır. Bunun sonucu olarak da çağı yakalamak gerektiği düşüncesiyle önce ordudan başlamak üzere çeşitli ıslahat hareketlerine girişilmiştir. Önceleri ortaya konulan modernleşme çabalarının yalnızca teknik ve teknoloji ile sınırlı kalacağı düşünülmüş ancak kısaca Batılılaşma diyebileceğimiz daha modern (!) bir yaşam tarzının kısa sürede tüm alanlara sirayet ettiği görülmüştür. Elbette bunda yönetici sınıfın da etkisi büyüktür. Teknik ve teknolojinin alınması ile başlayan bu hareketin, kısa süre sonra Avrupaî yaşam tarzının da benimsenerek, sosyal hayata girmesi sonucunu doğurduğu görülecektir.
Yaşanan değişim her alanda olduğu gibi eğlence hayatında da kendini göstermiştir. Değişen alışkanlıklarla beraber, eğlence hayatı da değişime uğramış, klasikle modern arasında yaşanan bocalama süreci Tanzimat Fermanı ile modern lehine yeniden şekillenmiştir. Daha önceleri düzenlenen ve devlet eliyle tertiplenen toplu ve açık alan eğlenceleri yerini artık daha bireysel ve kapalı alanlarda düzenlenen eğlencelere bırakmıştır. Özellikle tiyatro alanında Batı tarzı tiyatrolar bizzat Padişahlar tarafından desteklenmiş, hatta verilen bu destekler bazı huzursuzluklara da sebep olmuştur.
Son dönem geleneksel Osmanlı eğlence hayatını ele aldığımız ve “Osmanlı Devleti’nde Gösteri Sanatları” adını verdiğimiz bu çalışmanın ilk bölümünde, ismine şubedebâz da denilen ve içinde hayalcilerin, kuklacıların, cambaz ve hokkabaz gibi pek çok gösteri ustasının bulunduğu lubiyyat toplulukları anlatıldı. İkinci Bölümde Meddah, Üçüncü Bölümde Karagöz, Dördüncü Bölümde ise Ortaoyununun tarihsel seyri ile beraber bunların son dönem Osmanlı eğlence hayatındaki yeri ve önemleri ortaya koyulmaya çalışıldı. Beşinci Bölüm olan Tiyatro bahsinde konu Batı tarzında Türkçe oyunlar oynama imtiyazı alan Güllü Agop ve Gedikpaşa Tiyatrosu ile sınırlandırıldı. Altıncı Bölümde ise geleneksel Ortaoyununun Batı tarzı tiyatroyla rekabet edebilmek maksadıyla Tuluat Tiyatrosu olarak sahneye çıkması ele alındı. Değişen yaşam ve eğlence hayatıyla beraber sahnelerdeki yerini alan Kanto Yedinci bölümü oluştururken, son bölümde tüm bu eğlencelerin doyasıya yaşandığı Ramazan gecelerinde Şehzadebaşı ve Direklerarası’na yer verildi.