1914 yılı, Osmanlı devletinin parçalandığı I. Dünya savaşının başlangıç tarihi. 2014 yılında bu büyük savaşın yüzüncü yılını idrak edeceğiz. Ama bu tarihi dönemecin manasını henüz idrak ettiğimiz söylenemez. Şimdi, yüzyıl sonra, dünyanın dört bir yanında batı emperyalizminin ürünü olan onlarca yeni milliyetçilik, yüzlerce kabilecilik, aşiretçilik, mezhepçilik, cemaatçilik, hizipçilik ile bunların bir büyük boyu olan ve I. Dünya harbi sonrası emperyalist paylaşımın ürünü olan Uluslar ve Ulus Devletlerarasında hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir dizi kriz ve çatışma yaşanıyor.
Bu kaotik sürecin bir tek alternatifi var; Yeniden insanları, toplulukları farklılıklarıyla beraber bir arada yaşatan "büyük bütün"ler inşa etmek. Eski ve tabii jeopolitik ve jeokültürel havzalarda, bütünleşmeyi, entegrasyonu, ortak ve kolektif politik iradelerin tecellisini teşvik etmek. Ve bütün etnik, dini, mezhebi, kabilevi ayrışmaları reddetmek. Ne pahasına olursa olsun, mikro milliyetçilikleri, mezhepçilikleri, ulusçuluğu, her tür şoven ve bölücü kimlik izharını ortadan kaldırmak…
İşte I. Dünya savaşını yeniden hatırlamanın, ondan ders çıkarmanın ve 20. yüzyılın manasını idrak etmenin eşiği, bu şuura sahip olmakla başlıyor. Elinizdeki kitap, TRT için hazırlanan ve 2007 yılında yayımlanan 13 bölümlük bir belgesel programın metinlerinin yeniden düzenlenmesiyle ortaya çıktı. Gerek belgeselin gerekse kitabın temel amacı, yukarda bahsedilen şuurun ifadesinden ibaretti. Yakın tarihimizin bu en kritik dönemini, Osmanlı'nın Ortadoğu'dan çekilişinin trajik öyküsünü, gereksiz tarih tartışmalarına girmeden hala yaşadığına inandığımız bu ruhun yeniden harekete geçeceğine olan inançla anlatmaya çalıştık.
Anadolu'nun her evinden cephelere gidipte dönmeyen o asil ve şerefli dedelerimizin boşuna ölmediğini anlatmak istedik. Onların emperyalizme karşı dört bucak yedi iklimde verdiği onurlu savaşın, aslında hala devam ettiğini ve dövüşerek toprağa düşen her damla kanlarının bizim gerçek vatanımızın sınırlarını çizdiğini göstermek istedik. Bütün I. Dünya savaşı şehitlerimize olan borcumuza karşılık mütevazı bir kayıt tutmak istedik. Onlara olan borcumuzu ancak onların uğruna dövüştüğü ideallerin gerçekleşmesiyle ödeneceğini biliyoruz.
1914 yılı, Osmanlı devletinin parçalandığı I. Dünya savaşının başlangıç tarihi. 2014 yılında bu büyük savaşın yüzüncü yılını idrak edeceğiz. Ama bu tarihi dönemecin manasını henüz idrak ettiğimiz söylenemez. Şimdi, yüzyıl sonra, dünyanın dört bir yanında batı emperyalizminin ürünü olan onlarca yeni milliyetçilik, yüzlerce kabilecilik, aşiretçilik, mezhepçilik, cemaatçilik, hizipçilik ile bunların bir büyük boyu olan ve I. Dünya harbi sonrası emperyalist paylaşımın ürünü olan Uluslar ve Ulus Devletlerarasında hiç bitmeyecekmiş gibi görünen bir dizi kriz ve çatışma yaşanıyor.
Bu kaotik sürecin bir tek alternatifi var; Yeniden insanları, toplulukları farklılıklarıyla beraber bir arada yaşatan "büyük bütün"ler inşa etmek. Eski ve tabii jeopolitik ve jeokültürel havzalarda, bütünleşmeyi, entegrasyonu, ortak ve kolektif politik iradelerin tecellisini teşvik etmek. Ve bütün etnik, dini, mezhebi, kabilevi ayrışmaları reddetmek. Ne pahasına olursa olsun, mikro milliyetçilikleri, mezhepçilikleri, ulusçuluğu, her tür şoven ve bölücü kimlik izharını ortadan kaldırmak…
İşte I. Dünya savaşını yeniden hatırlamanın, ondan ders çıkarmanın ve 20. yüzyılın manasını idrak etmenin eşiği, bu şuura sahip olmakla başlıyor. Elinizdeki kitap, TRT için hazırlanan ve 2007 yılında yayımlanan 13 bölümlük bir belgesel programın metinlerinin yeniden düzenlenmesiyle ortaya çıktı. Gerek belgeselin gerekse kitabın temel amacı, yukarda bahsedilen şuurun ifadesinden ibaretti. Yakın tarihimizin bu en kritik dönemini, Osmanlı'nın Ortadoğu'dan çekilişinin trajik öyküsünü, gereksiz tarih tartışmalarına girmeden hala yaşadığına inandığımız bu ruhun yeniden harekete geçeceğine olan inançla anlatmaya çalıştık.
Anadolu'nun her evinden cephelere gidipte dönmeyen o asil ve şerefli dedelerimizin boşuna ölmediğini anlatmak istedik. Onların emperyalizme karşı dört bucak yedi iklimde verdiği onurlu savaşın, aslında hala devam ettiğini ve dövüşerek toprağa düşen her damla kanlarının bizim gerçek vatanımızın sınırlarını çizdiğini göstermek istedik. Bütün I. Dünya savaşı şehitlerimize olan borcumuza karşılık mütevazı bir kayıt tutmak istedik. Onlara olan borcumuzu ancak onların uğruna dövüştüğü ideallerin gerçekleşmesiyle ödeneceğini biliyoruz.