Santa Helena’nın ıssızlığına sığınmış bir adam Fernão Lopes… Portekiz’in düşük mertebeli soylularından biri… Ülkesinin “Altın Çağı”nda şan, şeref ve zenginlik arayışı peşinde 1506’da Goa’ya giden, orada ihtida edip bir Müslüman’la evlenen, Müslümanların safında eski dindaşlarına karşı savaşan, nihayetinde yenilip esir düşen... Daha düne kadar omuz omuza vuruştuğu, birlikte eğlenip birlikte güldüğü eski arkadaşlarının gözünde hainin önde gidenidir artık, ibretiâlem için muhakkak cezalandırılmalıdır. Öyle de olur; burnu, kulakları, sağ kolu ve sol elinin başparmağı kesilir. Goa’nın sokaklarında sürünerek geçen birkaç yılın ardından gelen afla birlikte ilk evine, Portekiz’e dönmek üzere biner bu kez bir gemiye ama yapamaz. Gemi, Santa Helena’da su ikmali için mola verdiğinde adanın kuytularına kaçırıp saklar kendisini gözlerden ırağa, insandan uzağa… Onu aramaya çıkanlar elleri boş döner gemiye. Kendini sürgüne mahkûm eden bir “ben”in ötekilerinden azade kendini bulma, bir araya getirme sancıları içinde ne kadar kapansa da kendine, varlığını bilenler Santa Helena münzevisine hürmet ve muhabbetle dopdoludur, adaya her uğradıklarında öte beri ve yiyecek bırakırlar ona. Bir gün bir şey olur, o gün gelenlerden kaçamayıverir. Dinlerler, anlatır hikâyesini… Sonra adası için türlü tohum ve fideler ister dinleyenlerinden. Bir avuç tohum ve fideyle cennetten bir parça hâline getirir az zamanda Santa Helena’yı… Öteki Sürgün, Portekiz Kolonyalizminin başlangıç döneminde insandaki insanı hem toplumsal hem de bireysel manada ret ve kabul arasında salınıp duran gerçek bir hikâye.
Santa Helena’nın ıssızlığına sığınmış bir adam Fernão Lopes… Portekiz’in düşük mertebeli soylularından biri… Ülkesinin “Altın Çağı”nda şan, şeref ve zenginlik arayışı peşinde 1506’da Goa’ya giden, orada ihtida edip bir Müslüman’la evlenen, Müslümanların safında eski dindaşlarına karşı savaşan, nihayetinde yenilip esir düşen... Daha düne kadar omuz omuza vuruştuğu, birlikte eğlenip birlikte güldüğü eski arkadaşlarının gözünde hainin önde gidenidir artık, ibretiâlem için muhakkak cezalandırılmalıdır. Öyle de olur; burnu, kulakları, sağ kolu ve sol elinin başparmağı kesilir. Goa’nın sokaklarında sürünerek geçen birkaç yılın ardından gelen afla birlikte ilk evine, Portekiz’e dönmek üzere biner bu kez bir gemiye ama yapamaz. Gemi, Santa Helena’da su ikmali için mola verdiğinde adanın kuytularına kaçırıp saklar kendisini gözlerden ırağa, insandan uzağa… Onu aramaya çıkanlar elleri boş döner gemiye. Kendini sürgüne mahkûm eden bir “ben”in ötekilerinden azade kendini bulma, bir araya getirme sancıları içinde ne kadar kapansa da kendine, varlığını bilenler Santa Helena münzevisine hürmet ve muhabbetle dopdoludur, adaya her uğradıklarında öte beri ve yiyecek bırakırlar ona. Bir gün bir şey olur, o gün gelenlerden kaçamayıverir. Dinlerler, anlatır hikâyesini… Sonra adası için türlü tohum ve fideler ister dinleyenlerinden. Bir avuç tohum ve fideyle cennetten bir parça hâline getirir az zamanda Santa Helena’yı… Öteki Sürgün, Portekiz Kolonyalizminin başlangıç döneminde insandaki insanı hem toplumsal hem de bireysel manada ret ve kabul arasında salınıp duran gerçek bir hikâye.