Anayasa hukukunda Amerika Birleşik Devletleri'nin önde gelen akademisyenlerinden Mark Tushnet bu eserinde, Singapur'u genişletilmiş bir örnek çalışma olarak kullanarak otoriter anayasacılık düşüncesini ele almaktadır. Otoriter anayasacılık, ifade hürriyetinin orta düzeyde baskıcı kontrolü ve kişisel hürriyetler üzerindeki sınırlamalarla makul ölçüde serbest ve adil seçimleri bir araya getiren bir hükûmet sistemi olarak tanımlanmaktadır. "Salt” hukuk devleti anayasacılığını da içermek üzere liberal olmayan anayasacılığın diğer türlerini tanımladıktan sonra eser, otoriter ülkelerdeki anayasacılığın ve mahkemelerin tanımlarının genişletilmiş analiz ve eleştirisini sunmaktadır.
Bu tür tanımların büyük ölçüde stratejik ve araçsal olduğu ve bunların bu tür ülkelerde dahi anayasaların işlevini tamamen açıklayamayacağı tartışılmaktadır. Üstelik kuralların anayasacılığa makul normatif bağlılığı olduğundan anayasacılığın, otoriter sistemlerde mevcut olduğu savunulmaktadır. Eser, otoriter anayasacılığın özelliklerini tanımlayarak ve yüksek düzeyli sürekli etnik çatışmalar gibi belirli sosyal ve siyasi sorunları olan ülkelerde anayasacılığın normatif çekiciliğinin makul bir savunmasını önererek sonuca varmaktadır. Anayasacılığın genişletilmesi düşüncesinden hareket eden Tushnet özellikle son yıllarda dünyanın dört bir tarafında hızla otoriter hâle dönüşen ülkelerin analizine önemli katkı sunmaktadır.
Anayasa hukukunda Amerika Birleşik Devletleri'nin önde gelen akademisyenlerinden Mark Tushnet bu eserinde, Singapur'u genişletilmiş bir örnek çalışma olarak kullanarak otoriter anayasacılık düşüncesini ele almaktadır. Otoriter anayasacılık, ifade hürriyetinin orta düzeyde baskıcı kontrolü ve kişisel hürriyetler üzerindeki sınırlamalarla makul ölçüde serbest ve adil seçimleri bir araya getiren bir hükûmet sistemi olarak tanımlanmaktadır. "Salt” hukuk devleti anayasacılığını da içermek üzere liberal olmayan anayasacılığın diğer türlerini tanımladıktan sonra eser, otoriter ülkelerdeki anayasacılığın ve mahkemelerin tanımlarının genişletilmiş analiz ve eleştirisini sunmaktadır.
Bu tür tanımların büyük ölçüde stratejik ve araçsal olduğu ve bunların bu tür ülkelerde dahi anayasaların işlevini tamamen açıklayamayacağı tartışılmaktadır. Üstelik kuralların anayasacılığa makul normatif bağlılığı olduğundan anayasacılığın, otoriter sistemlerde mevcut olduğu savunulmaktadır. Eser, otoriter anayasacılığın özelliklerini tanımlayarak ve yüksek düzeyli sürekli etnik çatışmalar gibi belirli sosyal ve siyasi sorunları olan ülkelerde anayasacılığın normatif çekiciliğinin makul bir savunmasını önererek sonuca varmaktadır. Anayasacılığın genişletilmesi düşüncesinden hareket eden Tushnet özellikle son yıllarda dünyanın dört bir tarafında hızla otoriter hâle dönüşen ülkelerin analizine önemli katkı sunmaktadır.