Semih Said Umar, 12 Eylül 1923 tarihinde Lefkoşa'da doğmuştur. Babası Aynikolalı (Esentepeli) Ahmed Said Efendi, Kıbrıs'ın önde gelen din adamlarındandı. Sonraları Türkiye'de Hukuk Fakültesini bitirmiş ve avukatlığı meslek edinmiştir. Kıbrıs Türklerinin sosyal ve siyasî hayatına katkıları unutulacak gibi değildir. Gazetelerde pek çok makaleleri kalmıştır. Kıbrıs'ta bu türde ilk olan “Elif Hanım Operetini” de o yazmış ve eser KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının 48. Kitabı olarak 2001 yılında yayımlanmıştır.
Eserin sonunda Semih Umar'ın kaleme aldığı, babasının uzunca bir yaşamöyküsü ile resmi var. Yaşamının son döneminde Girne'de sakin bir yaşamı vardı. Ankara'da geçen günlerini konu edinen bir roman yazmayı tasarlar. Gerçek yaşam felsefesinin, geçmişe sıkıca bağlı olduğu inancındaydı. Bu yüzden romanını yazarken bu gerçeğe yürekten bağlılığını dile getirir, yaşadığı baskılı yaşamı çok çarpıcı bir şekilde yansıtır.
Eserin takdiminde şu cümleler var: “Yaşamak isterseniz eğer, tatlı acı tüm anılarıyla, geçmişinize sıkıca sarılın; köklerinize iyice bağlanınız. Mutluluk geçmişi doya doya yaşayabilmektedir. Belleğiniz, doğa tarafından, size belki de sırf bunun için verilmiştir! Kim bilir!” Eserini hasta yatağındaki günlerinde bana devrettikten sonra, kaldırıldığı Genel Hastahanede 13 Aralık 2009'da vefat eder ve Lefkoşa'da toprağa verilir.
Semih Said Umar, 12 Eylül 1923 tarihinde Lefkoşa'da doğmuştur. Babası Aynikolalı (Esentepeli) Ahmed Said Efendi, Kıbrıs'ın önde gelen din adamlarındandı. Sonraları Türkiye'de Hukuk Fakültesini bitirmiş ve avukatlığı meslek edinmiştir. Kıbrıs Türklerinin sosyal ve siyasî hayatına katkıları unutulacak gibi değildir. Gazetelerde pek çok makaleleri kalmıştır. Kıbrıs'ta bu türde ilk olan “Elif Hanım Operetini” de o yazmış ve eser KKTC Milli Eğitim ve Kültür Bakanlığının 48. Kitabı olarak 2001 yılında yayımlanmıştır.
Eserin sonunda Semih Umar'ın kaleme aldığı, babasının uzunca bir yaşamöyküsü ile resmi var. Yaşamının son döneminde Girne'de sakin bir yaşamı vardı. Ankara'da geçen günlerini konu edinen bir roman yazmayı tasarlar. Gerçek yaşam felsefesinin, geçmişe sıkıca bağlı olduğu inancındaydı. Bu yüzden romanını yazarken bu gerçeğe yürekten bağlılığını dile getirir, yaşadığı baskılı yaşamı çok çarpıcı bir şekilde yansıtır.
Eserin takdiminde şu cümleler var: “Yaşamak isterseniz eğer, tatlı acı tüm anılarıyla, geçmişinize sıkıca sarılın; köklerinize iyice bağlanınız. Mutluluk geçmişi doya doya yaşayabilmektedir. Belleğiniz, doğa tarafından, size belki de sırf bunun için verilmiştir! Kim bilir!” Eserini hasta yatağındaki günlerinde bana devrettikten sonra, kaldırıldığı Genel Hastahanede 13 Aralık 2009'da vefat eder ve Lefkoşa'da toprağa verilir.