Türk din eğitimi tecrübesi, modern Türkiye’nin şafağından günümüze uzanan bir yolculuğun birikimini, özgüvenini ve heyecanını üzerinde taşıyor. Milletçe sayısız zorluğun üstesinden gelerek kurduğumuz Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında din eğitimi sistemimiz gönülle akıl, gelenekle modernlik, yerellikle evrensellik arasındaki dengeyi kurmak bakımından pek çok ülkeye göre daha iyi durumda ve geçmişe, şimdiye ve geleceğe ilişkin anlamlı tasavvurlara sahip.
Elinizdeki bu eser, din eğitimi tecrübemizin taşıdığı ideallerin önündeki engellere odaklanıyor; modernitenin farklı isimler altında din eğitimi ekosistemimize nüfuz etmesiyle görünür hale gelen sorunları masaya yatırıyor. “Eğitim politiktir” önermesinden yola çıkan yazar, neoliberal dalganın ilahiyat fakülteleri, imam-hatip okulları, din dersleri ve diğer din eğitimi etkinlikleri üzerindeki gölgesini teşhis ediyor: İlahiyat fakültelerinde kalite ve akreditasyon standartlarına uyum nasıl bir bürokratik rasyonaliteye hizmet ediyor? Din derslerinde rekabet odaklı standart başarı testlerinin ne gibi mahzurları var? Teknik bilgi edindirmeye yoğunlaşan öğretmen/din görevlisi yetiştirme programları neden sorun teşkil ediyor? Din eğitimi akademyasında olgucu/empirist eğilimlerin yaygınlaşması nelere yol açabilir?
Türkiye Yüzyılı’nın şafağında, insanımızın yeryüzünde insanca var olmasına katkı sağlayacak ÖZGÜR ve KUTSAL bir pedagojinin imkânını sorgulayan yazar, güncel gelişmelere mercek tutarken, eleştirel eğitim felsefesinin kavramsal dağarcığından yararlanarak çözüm önerilerinde bulunuyor ve dinî bilginin özgürleştirici potansiyelini nasıl açığa çıkarabileceğimize ilişkin cesur bir tartışma gerçekleştiriyor.
Türk din eğitimi tecrübesi, modern Türkiye’nin şafağından günümüze uzanan bir yolculuğun birikimini, özgüvenini ve heyecanını üzerinde taşıyor. Milletçe sayısız zorluğun üstesinden gelerek kurduğumuz Cumhuriyet’in ikinci yüzyılında din eğitimi sistemimiz gönülle akıl, gelenekle modernlik, yerellikle evrensellik arasındaki dengeyi kurmak bakımından pek çok ülkeye göre daha iyi durumda ve geçmişe, şimdiye ve geleceğe ilişkin anlamlı tasavvurlara sahip.
Elinizdeki bu eser, din eğitimi tecrübemizin taşıdığı ideallerin önündeki engellere odaklanıyor; modernitenin farklı isimler altında din eğitimi ekosistemimize nüfuz etmesiyle görünür hale gelen sorunları masaya yatırıyor. “Eğitim politiktir” önermesinden yola çıkan yazar, neoliberal dalganın ilahiyat fakülteleri, imam-hatip okulları, din dersleri ve diğer din eğitimi etkinlikleri üzerindeki gölgesini teşhis ediyor: İlahiyat fakültelerinde kalite ve akreditasyon standartlarına uyum nasıl bir bürokratik rasyonaliteye hizmet ediyor? Din derslerinde rekabet odaklı standart başarı testlerinin ne gibi mahzurları var? Teknik bilgi edindirmeye yoğunlaşan öğretmen/din görevlisi yetiştirme programları neden sorun teşkil ediyor? Din eğitimi akademyasında olgucu/empirist eğilimlerin yaygınlaşması nelere yol açabilir?
Türkiye Yüzyılı’nın şafağında, insanımızın yeryüzünde insanca var olmasına katkı sağlayacak ÖZGÜR ve KUTSAL bir pedagojinin imkânını sorgulayan yazar, güncel gelişmelere mercek tutarken, eleştirel eğitim felsefesinin kavramsal dağarcığından yararlanarak çözüm önerilerinde bulunuyor ve dinî bilginin özgürleştirici potansiyelini nasıl açığa çıkarabileceğimize ilişkin cesur bir tartışma gerçekleştiriyor.