Antropoloji alanının kurucu babalarından olan Malinowski, bu eserinde totalitarizme karşı hem felsefi hem de antropolojik görüşlerini harmanlayarak, okuru için ufuk açıcı, benzersiz bir yaklaşım ortaya koyuyor.
Hayatını adadığı antropoloji bilimi, bugünün de temel meselelerinden olan ulus devlet ve ulusal kimliklerin inşası; siyasetin icadı ve yeniden üretilmesi; ırkların ve ulusların bilimsel anlamı; hukukun, otoritenin, diktatoryanın, köleliğin ve hükümdarlığın, yönetme yetkesinin ortaya çıkışı ve dönüşümü konularında eşsiz yanıtlar sunuyor. Malinowski, bu yanıtları en işlevsel şekilde derleyip formalize ederek gerek devletin, gerek demokrasi kavramanın gerek de özgürlük anlayışımızın kökenlerini bulmamıza, bu tanımları daha etraflıca ve tarihsel bağlamıyla, üstelik de insan doğasını da göz önüne alarak yeniden değerlendirmemize olanak tanıyor.
Bu derinlikli çalışma, ilkel topluluklarımızdan en gelişmiş devletlere kadar insanlığın temel kırılma noktalarının, beklentilerinin ve gereksinimlerinin evrensel arka planını anlamamıza yardım ederken, adalet, hukukun ve kuralların üstünlüğü, toplumsal hiyerarşinin inşası, kendinden gelişen totalitarizmin tehlikeleri ve insan doğasına aykırılığı üzerine geniş çerçeveli ve ikna edici argümanlar ortaya koyuyor.
Yirmi birinci yüzyılın dinamiklerini anlamak için kullanabileceğimiz eşsiz bir kaynak olan bu kitap, aynı zamanda çağdaş tartışmalarımızın bilgi eksiğini kapatacak derinlikte ve okurunu bir hayli şaşırtacak gibi duruyor.
Antropoloji alanının kurucu babalarından olan Malinowski, bu eserinde totalitarizme karşı hem felsefi hem de antropolojik görüşlerini harmanlayarak, okuru için ufuk açıcı, benzersiz bir yaklaşım ortaya koyuyor.
Hayatını adadığı antropoloji bilimi, bugünün de temel meselelerinden olan ulus devlet ve ulusal kimliklerin inşası; siyasetin icadı ve yeniden üretilmesi; ırkların ve ulusların bilimsel anlamı; hukukun, otoritenin, diktatoryanın, köleliğin ve hükümdarlığın, yönetme yetkesinin ortaya çıkışı ve dönüşümü konularında eşsiz yanıtlar sunuyor. Malinowski, bu yanıtları en işlevsel şekilde derleyip formalize ederek gerek devletin, gerek demokrasi kavramanın gerek de özgürlük anlayışımızın kökenlerini bulmamıza, bu tanımları daha etraflıca ve tarihsel bağlamıyla, üstelik de insan doğasını da göz önüne alarak yeniden değerlendirmemize olanak tanıyor.
Bu derinlikli çalışma, ilkel topluluklarımızdan en gelişmiş devletlere kadar insanlığın temel kırılma noktalarının, beklentilerinin ve gereksinimlerinin evrensel arka planını anlamamıza yardım ederken, adalet, hukukun ve kuralların üstünlüğü, toplumsal hiyerarşinin inşası, kendinden gelişen totalitarizmin tehlikeleri ve insan doğasına aykırılığı üzerine geniş çerçeveli ve ikna edici argümanlar ortaya koyuyor.
Yirmi birinci yüzyılın dinamiklerini anlamak için kullanabileceğimiz eşsiz bir kaynak olan bu kitap, aynı zamanda çağdaş tartışmalarımızın bilgi eksiğini kapatacak derinlikte ve okurunu bir hayli şaşırtacak gibi duruyor.
