“Hayatımın bir amacı var; ve insan bilimlerinin de amacının bu olması gerektiğine inanıyorum. Önemli bir devrimden geçiyoruz. Dünya değişiyor ama daha iyiye doğru değişiyor. Mesela, kent ve kır arasındaki denge değişti, yaşam beklentisi değişti, altmış yaşındaki bir kadının ölüme 17. yüzyıldakinden daha uzak olduğunu biliyoruz. Yani beden değişti, doğum, yaşam, ölüm, insanlık değişti. Bugün dünya nüfusu benim doğduğum zamankinden dört kat daha fazla. Yani aynı dünya değil, aynı hayat değil, aynı beden değil. Ama aynı kurumlara, aynı siyasete, aynı hükümetlere, aynı hukuka sahibiz. Bu mümkün değil. Bir yanda olduğu haliyle dünya, insan dünyası, diğer yanda tarih var. Önemli bir değişim var ve bu değişimi hümanizm kelimesinin icat edildiği zamanlarla kıyaslayabiliriz. Hümanizm kelimesi Rönesans’ta icat edildi, Orta Çağ’dan Rönesans’a kadar büyük bir değişim yaşandı çünkü. Aynen bizimki gibi. Ve o zamanlar her şey değişti: Yeni bir kültür, yeni kurumlar, birlikte olmanın yeni yollarını icat etmek zorunda kaldılar. Sonuç olarak, bugün amaç, bu yeni kültürü, bu yeni insanlığı hazırlamayı denemektir. Bu ciddi bir çalışmayı gerektirir, ama tutkulu ve ilginçtir.”
Michel Serres, çığır açan bu çalışmasında masallardan yola çıkar ve insan ilişkilerinin nasıl parazit-beden ilişkisine benzediğini araştırır: Haşere muamelesi gören küçük gruplar, gün gelir, kamusal diyalogda esas oyunculara dönüşür, insan yaşamı ve düşüncesi için hayati öneme sahip çeşitlilik ve karmaşıklık yaratır.
“Hayatımın bir amacı var; ve insan bilimlerinin de amacının bu olması gerektiğine inanıyorum. Önemli bir devrimden geçiyoruz. Dünya değişiyor ama daha iyiye doğru değişiyor. Mesela, kent ve kır arasındaki denge değişti, yaşam beklentisi değişti, altmış yaşındaki bir kadının ölüme 17. yüzyıldakinden daha uzak olduğunu biliyoruz. Yani beden değişti, doğum, yaşam, ölüm, insanlık değişti. Bugün dünya nüfusu benim doğduğum zamankinden dört kat daha fazla. Yani aynı dünya değil, aynı hayat değil, aynı beden değil. Ama aynı kurumlara, aynı siyasete, aynı hükümetlere, aynı hukuka sahibiz. Bu mümkün değil. Bir yanda olduğu haliyle dünya, insan dünyası, diğer yanda tarih var. Önemli bir değişim var ve bu değişimi hümanizm kelimesinin icat edildiği zamanlarla kıyaslayabiliriz. Hümanizm kelimesi Rönesans’ta icat edildi, Orta Çağ’dan Rönesans’a kadar büyük bir değişim yaşandı çünkü. Aynen bizimki gibi. Ve o zamanlar her şey değişti: Yeni bir kültür, yeni kurumlar, birlikte olmanın yeni yollarını icat etmek zorunda kaldılar. Sonuç olarak, bugün amaç, bu yeni kültürü, bu yeni insanlığı hazırlamayı denemektir. Bu ciddi bir çalışmayı gerektirir, ama tutkulu ve ilginçtir.”
Michel Serres, çığır açan bu çalışmasında masallardan yola çıkar ve insan ilişkilerinin nasıl parazit-beden ilişkisine benzediğini araştırır: Haşere muamelesi gören küçük gruplar, gün gelir, kamusal diyalogda esas oyunculara dönüşür, insan yaşamı ve düşüncesi için hayati öneme sahip çeşitlilik ve karmaşıklık yaratır.