“Hep gurur... Bu adam tepeden tırnağa gurur. Kendisine teklif edilen taçları, tahtları hep gururu yüzünden reddetti. Her türlü parlak geleceği, mevkiyi gururu yüzünden tepti. Gururu yüzünden meteliksiz bir maceracı olarak kaldı. Ömrü boyunca yalnız gururuna hizmet etti ve şimdi de gururu yüzünden mahvolacak! Orada kendisini ölümün beklediğini seziyor! Sezdiği halde gitmemeyi gururuna yediremiyor.”
Sorrientès düşesi ve İspanya kraliyet elçisi unvanıyla Fransa’ya yeniden gelen Fausta, aradan yıllar geçmesine rağmen iktidar hırsından hiçbir şey yitirmemiş, üstüne üstlük gözünü iyiden iyiye karartmıştır. Bu kez Pardaillan’ın eski dostlarından Angoulême dükünün aklına girer ve onu tahta oturtup krallığın gücünü ellerine almak için uğraşmaya başlar. Çocuk Kral XIII. Louis’yi öldürme pahasına hem de.
Ancak karşısındaki en büyük engel koskoca krallık değil, Pardaillan’ın kendisidir. Pardaillan hem Fausta’ya hem de Angoulême düküne karşı gelir, böyle bir şeye asla müsaade etmeyeceğini söyler ve kılıçlar yeniden çekiliverir.
Tüm bunlar olurken Kont Valvert de, daha doğar doğmaz ölüme mahkûm edilen, ama binbir zorlukla hayata tutunan sevgilisi Florence’ı “saygıdeğer annesinin” elinden kurtarmaya çalışır. Bir yanda Fausta, bir yandan Concini, bir yanda Pardaillan vardır ve bu düşmanlığın ancak ölümle biteceğinin hepsi farkındadır.
Pardayanlar serisi bu kitapla sona erse de şövalyeliğin ruhu kalbimizdeki yerini korumaya devam ediyor: Dört kuşaklık Pardaillan ailesi de, altmış beş yılda girişilen birbirinden zorlu maceralar da, Fransa, İtalya, İspanya sokaklarındaki irili ufaklı kahramanlar da her daim yanımızda!
“Hep gurur... Bu adam tepeden tırnağa gurur. Kendisine teklif edilen taçları, tahtları hep gururu yüzünden reddetti. Her türlü parlak geleceği, mevkiyi gururu yüzünden tepti. Gururu yüzünden meteliksiz bir maceracı olarak kaldı. Ömrü boyunca yalnız gururuna hizmet etti ve şimdi de gururu yüzünden mahvolacak! Orada kendisini ölümün beklediğini seziyor! Sezdiği halde gitmemeyi gururuna yediremiyor.”
Sorrientès düşesi ve İspanya kraliyet elçisi unvanıyla Fransa’ya yeniden gelen Fausta, aradan yıllar geçmesine rağmen iktidar hırsından hiçbir şey yitirmemiş, üstüne üstlük gözünü iyiden iyiye karartmıştır. Bu kez Pardaillan’ın eski dostlarından Angoulême dükünün aklına girer ve onu tahta oturtup krallığın gücünü ellerine almak için uğraşmaya başlar. Çocuk Kral XIII. Louis’yi öldürme pahasına hem de.
Ancak karşısındaki en büyük engel koskoca krallık değil, Pardaillan’ın kendisidir. Pardaillan hem Fausta’ya hem de Angoulême düküne karşı gelir, böyle bir şeye asla müsaade etmeyeceğini söyler ve kılıçlar yeniden çekiliverir.
Tüm bunlar olurken Kont Valvert de, daha doğar doğmaz ölüme mahkûm edilen, ama binbir zorlukla hayata tutunan sevgilisi Florence’ı “saygıdeğer annesinin” elinden kurtarmaya çalışır. Bir yanda Fausta, bir yandan Concini, bir yanda Pardaillan vardır ve bu düşmanlığın ancak ölümle biteceğinin hepsi farkındadır.
Pardayanlar serisi bu kitapla sona erse de şövalyeliğin ruhu kalbimizdeki yerini korumaya devam ediyor: Dört kuşaklık Pardaillan ailesi de, altmış beş yılda girişilen birbirinden zorlu maceralar da, Fransa, İtalya, İspanya sokaklarındaki irili ufaklı kahramanlar da her daim yanımızda!