Devlet tarafından geçerli kılınan çiftleşme, daha mı az vahşi? İşte her şeyin özü bu: şiddet. Çiftleşmenin içinde bulunan ölüm, bizi gerçek ölümden daha çok korkutuyor. Utanç ne zaman sona erecek? İşletme ve rant ne zaman sona erecek? Para, iş, kültür ve kanunlar ne zaman çiftleşmenin yakasından düşecekler; çiftleşmeyi ne zaman mütevazılığına, saflığına, temizliğine, yaşamı ifade etmesine geri döndürecekler?
Romanları, hikayeleri ve şiirleriyle çağdaş İspanyol edebiyatının en heyecan verici yazarlarından Manuel Vilas, Parıltılı Armağan adlı romanında aşkın ve erotizmin doğasını alaycı ve cüretkar bir dille mercek altına alıyor.
Roman kahramanı Víctor Dilan, orta yaşlarını geride bırakmış, ünlü ve sevilen bir yazardır. Kutsal bir armağan olarak gördüğü bir yeteneği, kadınları kolayca yatağına çeken karşı konulmaz bir cazibesi vardır Dilan’ın. Ahlâki kaygıları ise hemen hiç yoktur; karısını, sevgililerini aldatmaktan, karşısına çıkan her dişiyi ayartmaktan zevk alır. Dur durak bilmeyen erotik fantezilerini hayatına ve romanına aktarmakla meşgul Dilan’ın hayatı Ester ile, “erkekleri çılgına çeviren gözünü kan bürümüş etobur” Cadı ile karşılaştıktan sonra çılgın bir tempoya girecektir. Cinsel hayatı, fantezileri ve yaşam tarzıyla kendisinden çok daha sert, kural ve sınır tanımaz, üstelik çok genç bir partner bulan Dilan, Ester’in yıkıcı cazibesinden imkanı olduğu ve karşıdan da ateş açılmadığı halde, “Konuşacağız” diye dama çağırıp bir anda topuyla tüfeğiyle saldırarak vahşi bir katliam yaptı.
Sömürüye ve emperyalizme karşı halkın yanında yer almaya çalışan gencecik ve çok iyi yetişmiş insanlar, bu katliamla yok edildi. Kızıldere toplukıyımını yapan sivil ve asker kadrolar tarihin çöplüğüne giderken, öldürülen devrimciler halkın gönlünde yer etti. Anıları dillerde dolaşıyor, posterleri bayrak gibi dalgalanıyor Onların. Kısacık yaşamlarıyla tarihe şu kaydı düştü Onlar: Devrimciler ölmez.
Devlet tarafından geçerli kılınan çiftleşme, daha mı az vahşi? İşte her şeyin özü bu: şiddet. Çiftleşmenin içinde bulunan ölüm, bizi gerçek ölümden daha çok korkutuyor. Utanç ne zaman sona erecek? İşletme ve rant ne zaman sona erecek? Para, iş, kültür ve kanunlar ne zaman çiftleşmenin yakasından düşecekler; çiftleşmeyi ne zaman mütevazılığına, saflığına, temizliğine, yaşamı ifade etmesine geri döndürecekler?
Romanları, hikayeleri ve şiirleriyle çağdaş İspanyol edebiyatının en heyecan verici yazarlarından Manuel Vilas, Parıltılı Armağan adlı romanında aşkın ve erotizmin doğasını alaycı ve cüretkar bir dille mercek altına alıyor.
Roman kahramanı Víctor Dilan, orta yaşlarını geride bırakmış, ünlü ve sevilen bir yazardır. Kutsal bir armağan olarak gördüğü bir yeteneği, kadınları kolayca yatağına çeken karşı konulmaz bir cazibesi vardır Dilan’ın. Ahlâki kaygıları ise hemen hiç yoktur; karısını, sevgililerini aldatmaktan, karşısına çıkan her dişiyi ayartmaktan zevk alır. Dur durak bilmeyen erotik fantezilerini hayatına ve romanına aktarmakla meşgul Dilan’ın hayatı Ester ile, “erkekleri çılgına çeviren gözünü kan bürümüş etobur” Cadı ile karşılaştıktan sonra çılgın bir tempoya girecektir. Cinsel hayatı, fantezileri ve yaşam tarzıyla kendisinden çok daha sert, kural ve sınır tanımaz, üstelik çok genç bir partner bulan Dilan, Ester’in yıkıcı cazibesinden imkanı olduğu ve karşıdan da ateş açılmadığı halde, “Konuşacağız” diye dama çağırıp bir anda topuyla tüfeğiyle saldırarak vahşi bir katliam yaptı.
Sömürüye ve emperyalizme karşı halkın yanında yer almaya çalışan gencecik ve çok iyi yetişmiş insanlar, bu katliamla yok edildi. Kızıldere toplukıyımını yapan sivil ve asker kadrolar tarihin çöplüğüne giderken, öldürülen devrimciler halkın gönlünde yer etti. Anıları dillerde dolaşıyor, posterleri bayrak gibi dalgalanıyor Onların. Kısacık yaşamlarıyla tarihe şu kaydı düştü Onlar: Devrimciler ölmez.