“Rüzgar mı yoksa biri mi fısıldadı kulağıma, anlayamadığım bir ses duyuyorum. ‘Otello Kalesi!’ Şezlongdan fırlaayıp güneşlenen birkaç ihtiyara dikkatle bakıyorum, etrafta başka da kimse yok. Herhalde uzandığım yerde uyuya kalmış olmalıyım. O sırada Salamis harabelerine doğru koşan beyaz elbilesi bir kadın silüeti görüyorum. Kadın ışık hızıyla uzaklaşıp gözden kaybolurken ben ardından bakakalıyorum. Derken ürpertiyle denize atıyorum kendimi. Serin sonbahar denizi, dibindeki kumlara yansıyan güneşin sararmış ışıltıları, tatlı tatlı salınıyorlar.”
“Rüzgar mı yoksa biri mi fısıldadı kulağıma, anlayamadığım bir ses duyuyorum. ‘Otello Kalesi!’ Şezlongdan fırlaayıp güneşlenen birkaç ihtiyara dikkatle bakıyorum, etrafta başka da kimse yok. Herhalde uzandığım yerde uyuya kalmış olmalıyım. O sırada Salamis harabelerine doğru koşan beyaz elbilesi bir kadın silüeti görüyorum. Kadın ışık hızıyla uzaklaşıp gözden kaybolurken ben ardından bakakalıyorum. Derken ürpertiyle denize atıyorum kendimi. Serin sonbahar denizi, dibindeki kumlara yansıyan güneşin sararmış ışıltıları, tatlı tatlı salınıyorlar.”