Bu eser, Ömer Ferid Kam’ın Allah Resûlüne duyduğu sınırsız hürmet ve aşkın mahsulüdür: Gittikçe ağırlaşan modern bunalımı içinde çırpınan ve kendisine bir kurtuluş kapısı arayan insanoğluna, göremedikleri, bilemedikleri mucizenin, en büyük hidayet güneşi Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin “mukaddes zâtları” olduğu hakikatini beyan edicidir.
Peygamber efendimizin, inkârcıları susturmak ve nübüvvetlerini tasdike mecbur etmek için gösterdikleri mucizeler, Allah tarafından mazhar buyurulmuş oldukları ilâhî te’yid ve doğrulanmalarındandır. Ancak, Üstad’ın belirttiği üzere; O’nun mucizelerine vukûf ile akidelerini sağlamlaştırmak isteyenler, rivayet olunmuş harikaların hepsinden evvel, Resûl-i Ekrem efendimizin yüce ahlâkını, iyice ve etraflıca düşünmelidir.
“Kıyâmet günü, altında Âdem ve neslinin bulunduğu “livâ-ül hamd” sancağının taşıyıcısı olan Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem, mahlûkatın en faziletlisi, en mükemmeli, menzilde en yakın olanı, en toplayıcı ve şâmili, güzelliği bedr tamamlığında, kıymette en yükseği ve itibarda en azametlisi, en şereflisi, dinde en kuvvetli, milletinde en adâletli, karşılıksız vermede en kerim ve nesepte en şereflisi ve hânede en bilinendir… O, nebilerin imamı, onların sözcüsü ve şefaat sahibidir.
Buyurmuştur ki:
“Biz en sonra gönderilip, kıyâmet günü en öncekilerden olacağız; hiç böbürlenmeksizin diyorum ki, ben, Allah’ın sevgilisiyim; peygamberlerin sonuncusu ve mührüyüm, bunda övünme yoktur. Kıyâmet günü, susanların hatibi, hapsolanların şefaatçisi, ümid kesenlerin müjdecisiyim. Lûtf ve anahtar, benim elimdedir.”
Bu eser, Ömer Ferid Kam’ın Allah Resûlüne duyduğu sınırsız hürmet ve aşkın mahsulüdür: Gittikçe ağırlaşan modern bunalımı içinde çırpınan ve kendisine bir kurtuluş kapısı arayan insanoğluna, göremedikleri, bilemedikleri mucizenin, en büyük hidayet güneşi Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin “mukaddes zâtları” olduğu hakikatini beyan edicidir.
Peygamber efendimizin, inkârcıları susturmak ve nübüvvetlerini tasdike mecbur etmek için gösterdikleri mucizeler, Allah tarafından mazhar buyurulmuş oldukları ilâhî te’yid ve doğrulanmalarındandır. Ancak, Üstad’ın belirttiği üzere; O’nun mucizelerine vukûf ile akidelerini sağlamlaştırmak isteyenler, rivayet olunmuş harikaların hepsinden evvel, Resûl-i Ekrem efendimizin yüce ahlâkını, iyice ve etraflıca düşünmelidir.
“Kıyâmet günü, altında Âdem ve neslinin bulunduğu “livâ-ül hamd” sancağının taşıyıcısı olan Muhammed Mustafa sallallahu aleyhi vesellem, mahlûkatın en faziletlisi, en mükemmeli, menzilde en yakın olanı, en toplayıcı ve şâmili, güzelliği bedr tamamlığında, kıymette en yükseği ve itibarda en azametlisi, en şereflisi, dinde en kuvvetli, milletinde en adâletli, karşılıksız vermede en kerim ve nesepte en şereflisi ve hânede en bilinendir… O, nebilerin imamı, onların sözcüsü ve şefaat sahibidir.
Buyurmuştur ki:
“Biz en sonra gönderilip, kıyâmet günü en öncekilerden olacağız; hiç böbürlenmeksizin diyorum ki, ben, Allah’ın sevgilisiyim; peygamberlerin sonuncusu ve mührüyüm, bunda övünme yoktur. Kıyâmet günü, susanların hatibi, hapsolanların şefaatçisi, ümid kesenlerin müjdecisiyim. Lûtf ve anahtar, benim elimdedir.”