Allah'ın velilerinin velâyet-i tekvînîlerine inanmak yalnızca şirke bulaşmamak değil belki tevhidin ta kendisidir. Çünkü eğer biz bir kimsenin en küçük bir hareketini ister yürümek gibi sıradan isterse peygamberlerin mucizeleri ve evliyanın kerametleri gibi olağanüstü hareketler olsun müstakil addeder ve o Allah'ın güç ve kuvvetinin dışında bu işi yaptığını düşünürsek ancak bu surette şirke bulaşmış oluruz.
Ancak eğer bir kulu her makam ve mertebede her türlü iş ve oluşum hakkında müstakil olarak algılamayıp, onu Allah'ın iradesinin dışında saymazsak tevhid yolundan dışarı çıkmamış ve sırât-ı müstakîmden sapmamış oluruz.
Tevhid ve şirkin ölçüsü, sıradan ve tabii işlerin gerçekleştirilmesini kullara nisbet edip onları bu işlerde müstakil bilmek ve büyük ve tabii düzenin dışındaki işleriyse doğrudan Allah'a atfetmek değildir. Çünkü bu durumda şirkten kaçmak isterken şirke düşmüş oluruz.
Allah'ın velilerinin velâyet-i tekvînîlerine inanmak yalnızca şirke bulaşmamak değil belki tevhidin ta kendisidir. Çünkü eğer biz bir kimsenin en küçük bir hareketini ister yürümek gibi sıradan isterse peygamberlerin mucizeleri ve evliyanın kerametleri gibi olağanüstü hareketler olsun müstakil addeder ve o Allah'ın güç ve kuvvetinin dışında bu işi yaptığını düşünürsek ancak bu surette şirke bulaşmış oluruz.
Ancak eğer bir kulu her makam ve mertebede her türlü iş ve oluşum hakkında müstakil olarak algılamayıp, onu Allah'ın iradesinin dışında saymazsak tevhid yolundan dışarı çıkmamış ve sırât-ı müstakîmden sapmamış oluruz.
Tevhid ve şirkin ölçüsü, sıradan ve tabii işlerin gerçekleştirilmesini kullara nisbet edip onları bu işlerde müstakil bilmek ve büyük ve tabii düzenin dışındaki işleriyse doğrudan Allah'a atfetmek değildir. Çünkü bu durumda şirkten kaçmak isterken şirke düşmüş oluruz.