Platon ve Aristoteles'e göre insan diğer canlılardan farklı olarak akla sahiptir ve akıl tutkuları kontrol etmelidir. Descartes ise insanı ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık olarak görmüş ve ruhun sadece insana has olduğunu belirtmiştir. O, ikiciliği benimsediğinden dolayı ruh-beden arasında etkileşim olduğunu ve bunun da epifiz bezi üzerinden gerçekleştiğini iddia etmiştir. Aydınlanma dönemindeyse Hume, deneyci bir tavırla duyu deneyimine dayanmayan zihinsel töz anlayışını ve doğuştan idealara sahip olma fikrini yadsımıştır. O, zihni ve zihinsel fenomenleri duyusal izlenimlerle açıklamaya çalışmıştır. James de töz ikiciliğini yadsıyarak her şeyin kaynağında ilksel olan bir şeyin olduğunu söylemiş, tarafsız tekçiliği savunmuştur. O, bilincin kesintisiz bir akış içerisinde olduğunu vurgulamıştır.
Platon ve Aristoteles'e göre insan diğer canlılardan farklı olarak akla sahiptir ve akıl tutkuları kontrol etmelidir. Descartes ise insanı ruh ve bedenden müteşekkil bir varlık olarak görmüş ve ruhun sadece insana has olduğunu belirtmiştir. O, ikiciliği benimsediğinden dolayı ruh-beden arasında etkileşim olduğunu ve bunun da epifiz bezi üzerinden gerçekleştiğini iddia etmiştir. Aydınlanma dönemindeyse Hume, deneyci bir tavırla duyu deneyimine dayanmayan zihinsel töz anlayışını ve doğuştan idealara sahip olma fikrini yadsımıştır. O, zihni ve zihinsel fenomenleri duyusal izlenimlerle açıklamaya çalışmıştır. James de töz ikiciliğini yadsıyarak her şeyin kaynağında ilksel olan bir şeyin olduğunu söylemiş, tarafsız tekçiliği savunmuştur. O, bilincin kesintisiz bir akış içerisinde olduğunu vurgulamıştır.