"Son 20-30 yılda feminist araştırmacılar giderek daha fazla, kadınların medyada ve genel olarak kültür içinde nasıl temsil edildiklerini araştırdılar. Temsil, politik bir sorundur. Kadınlar, bütün diğer toplumsal gruplar gibi, kendi kendilerini tanımladıkları, kendi adlarını kendileri koymadıkları sürece hep başkasının yaptığı tanımlamalar içine hapsolacaklar, bir türlü kendi adlarını koyamayacaklar, ya da Duygu Asena'nın dile getirdiği gibi adsız kalacaklar.
Bu nedenle medyadaki egemen kadınlık imgelerinin ve kalıplarının deşifre edilecerek edleştirilmesi feminist araştırmanın önemli bir gündemini oluşturuyor ve temsilin nasıl işlediğine, kültür içinde ve kültür için anlamların nasıl yaratıldığına, bu anlamları insanların nasıl içselleştirdiğine y a da reddettiğine ilişkin feminist çalışmalar yaygınlaşıp derinleşiyor. Süheyla Kırca Schroeder'in kitabı, bu alandaki çalışmalara Türkiyeden önemli bir katkı getiriyor. Üstelik, az rastlanan bir başla özelliği var: Kırca Schroeder, Türkiye'de ve Britanya'da yayınlanan kadın dergilerininkarşılaştırmalı bir analizini yaparak Batı feminizmi ile Türkiye'deki feminizm arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları araştırıyor ve böylece "biz bize benzeriz"ciliğe ya da "Doğu Doğu'ya benzer" diyen oryantalist söyleme de güçlü bir yanıt vermiş oluyor.''
"Son 20-30 yılda feminist araştırmacılar giderek daha fazla, kadınların medyada ve genel olarak kültür içinde nasıl temsil edildiklerini araştırdılar. Temsil, politik bir sorundur. Kadınlar, bütün diğer toplumsal gruplar gibi, kendi kendilerini tanımladıkları, kendi adlarını kendileri koymadıkları sürece hep başkasının yaptığı tanımlamalar içine hapsolacaklar, bir türlü kendi adlarını koyamayacaklar, ya da Duygu Asena'nın dile getirdiği gibi adsız kalacaklar.
Bu nedenle medyadaki egemen kadınlık imgelerinin ve kalıplarının deşifre edilecerek edleştirilmesi feminist araştırmanın önemli bir gündemini oluşturuyor ve temsilin nasıl işlediğine, kültür içinde ve kültür için anlamların nasıl yaratıldığına, bu anlamları insanların nasıl içselleştirdiğine y a da reddettiğine ilişkin feminist çalışmalar yaygınlaşıp derinleşiyor. Süheyla Kırca Schroeder'in kitabı, bu alandaki çalışmalara Türkiyeden önemli bir katkı getiriyor. Üstelik, az rastlanan bir başla özelliği var: Kırca Schroeder, Türkiye'de ve Britanya'da yayınlanan kadın dergilerininkarşılaştırmalı bir analizini yaparak Batı feminizmi ile Türkiye'deki feminizm arasındaki benzerlikleri ve farklılıkları araştırıyor ve böylece "biz bize benzeriz"ciliğe ya da "Doğu Doğu'ya benzer" diyen oryantalist söyleme de güçlü bir yanıt vermiş oluyor.''