Arthur Kroker, yüksek teknolojili kapitalist toplumların karanlık bir resmini çizdiği Posthuman: İnsanlığı Bekleyen Tehlikeler ve Çıkış Yolları’nda, ileri teknolojinin getirdiği insan sonrası çağ ile ilgili yeni bir düşünce biçimi ortaya koyuyor. İnsan sonrası döneme ilişkin önceki fikirlerin, yanlış yönlendirilmiş iyimserlikler olduğunu savunan Kroker, insan sonrası geleceği, teknolojinin insan eylemliliğine hükmettiği tam bir belirsizlik durumu olarak tanımlıyor.
Yapay zeka gelişmeleri, dron savaşları, Obama’nın siyasi söylemleri, yeni medya teorileri gibi oldukça farklı ve renkli konulara değinen Posthuman; geleneksel kavramların altının oyulduğu, her yönüyle belirsiz, anlaşılması güç ve bilinemez olan insan sonrası geleceğin, kendilerini hâlâ insan olarak gören varlıklar için karanlık bir zaman olduğunun altını çizer. Buna rağmen Kroker’ın bu karanlık posthümanist öngörüsü, onun gizli hümanizmi ile kol kola yürür. Hümanist bir geleceğe dair içinde az da olsa umut kırıntıları besleyen Kroker, sözde insan sonrasına yaptığı bu yolculuğu, kapitalizmin pençesinde kaybolan sosyal ve etik değerlerin geri kazanılması için açık bir çağrı ile sonlandırır.
Arthur Kroker, yüksek teknolojili kapitalist toplumların karanlık bir resmini çizdiği Posthuman: İnsanlığı Bekleyen Tehlikeler ve Çıkış Yolları’nda, ileri teknolojinin getirdiği insan sonrası çağ ile ilgili yeni bir düşünce biçimi ortaya koyuyor. İnsan sonrası döneme ilişkin önceki fikirlerin, yanlış yönlendirilmiş iyimserlikler olduğunu savunan Kroker, insan sonrası geleceği, teknolojinin insan eylemliliğine hükmettiği tam bir belirsizlik durumu olarak tanımlıyor.
Yapay zeka gelişmeleri, dron savaşları, Obama’nın siyasi söylemleri, yeni medya teorileri gibi oldukça farklı ve renkli konulara değinen Posthuman; geleneksel kavramların altının oyulduğu, her yönüyle belirsiz, anlaşılması güç ve bilinemez olan insan sonrası geleceğin, kendilerini hâlâ insan olarak gören varlıklar için karanlık bir zaman olduğunun altını çizer. Buna rağmen Kroker’ın bu karanlık posthümanist öngörüsü, onun gizli hümanizmi ile kol kola yürür. Hümanist bir geleceğe dair içinde az da olsa umut kırıntıları besleyen Kroker, sözde insan sonrasına yaptığı bu yolculuğu, kapitalizmin pençesinde kaybolan sosyal ve etik değerlerin geri kazanılması için açık bir çağrı ile sonlandırır.