...Çorak toprağında değil bir buğday başağı, bir mısır koçanı; cılızından bir sarı ot, dikenli bir çalı bile bitmez olmuş. Dağların ne eteklerinde sızıntı bir pınar ne de doruğunda bir avuç kar kalmış. Sarı sıcak, gökyüzündeki tüm bulutları eritmiş. Hayvanların susuzluktan gözleri pörtlemiş, karınları şişmiş çatlamış. Açlık, susuzluk, hastalık Azrail'in tırpanı olmuş da ekin gibi insan biçiyormuş. Halk günden güne kırılıp tükenmekteymiş. Haçlara su döküp yağmur duası mı etmemişler, sunaklara kurbanlar adayıp mumlar mı dikmemişler... Başvurmadık ne falcı kalmış, ne büyücü. Hiçbirinin bulutları toplamaya yetmemiş gücü.
...Çorak toprağında değil bir buğday başağı, bir mısır koçanı; cılızından bir sarı ot, dikenli bir çalı bile bitmez olmuş. Dağların ne eteklerinde sızıntı bir pınar ne de doruğunda bir avuç kar kalmış. Sarı sıcak, gökyüzündeki tüm bulutları eritmiş. Hayvanların susuzluktan gözleri pörtlemiş, karınları şişmiş çatlamış. Açlık, susuzluk, hastalık Azrail'in tırpanı olmuş da ekin gibi insan biçiyormuş. Halk günden güne kırılıp tükenmekteymiş. Haçlara su döküp yağmur duası mı etmemişler, sunaklara kurbanlar adayıp mumlar mı dikmemişler... Başvurmadık ne falcı kalmış, ne büyücü. Hiçbirinin bulutları toplamaya yetmemiş gücü.