Pusu, çağın hastalığı olan yalnızlık ve toplum baskısı arasında kalan kadının sıkışmışlığını konu edinen etkileyici hikâyelerden ve bir dramadan oluşur. Kadını karanlığa hapseden baskıyı, kapı deliğinden sızan ışık ve toplum arasındaki bağı açıklar. Kibrit çöpünün aydınlattığı toplumun karanlık tarafında ışıkların neden açılamadığını sorgular.
Raev, “Kadın neden yalnızdır?” sorusuna kadının toplumdaki rolünü ve erkeklerin bu yalnızlıktaki etkisini göz önüne alarak cevap arar. Yalnız kadının içine düştüğü psikolojik ikilemi büyük bir ustalıkla eserlerine yansıtır.
“Ben ne yaptım? Ne yapmış olabilirim? Yaşadığım zamandan bana ne kaldı? Muhtemelen bu soruların cevabını bulamayacağım. Şimdi köydeki evime en son ne zaman gittiğimi bile hatırlamıyorum. Yalnız seyahat etmek beni rahatsız ediyor. Neden “Hâlâ evlenmedin mi?” soruların duymak zorunda kalayım ki? “Zavallı kız, hayatta hiç şansı yok ama çok iyi bir kızdı.” Çünkü insanlar bana acıyarak beni küçük düşürüyor, bu da kendimi kötü hissetmeme neden oluyor ve kendimi nereye koyacağımı bilemiyorum. Hayır! Bana acıyan insanlardan nefret ediyorum. Bu acıma kalbimi delip geçiyor, ruhumun en ücra köşelerine kadar işliyor... Hayır! Hayır! Hayır! Her zaman gururlu olmak istiyorum ama bazen kendimi nasıl küçük düşürdüğümü fark etmiyorum...”
Pusu, çağın hastalığı olan yalnızlık ve toplum baskısı arasında kalan kadının sıkışmışlığını konu edinen etkileyici hikâyelerden ve bir dramadan oluşur. Kadını karanlığa hapseden baskıyı, kapı deliğinden sızan ışık ve toplum arasındaki bağı açıklar. Kibrit çöpünün aydınlattığı toplumun karanlık tarafında ışıkların neden açılamadığını sorgular.
Raev, “Kadın neden yalnızdır?” sorusuna kadının toplumdaki rolünü ve erkeklerin bu yalnızlıktaki etkisini göz önüne alarak cevap arar. Yalnız kadının içine düştüğü psikolojik ikilemi büyük bir ustalıkla eserlerine yansıtır.
“Ben ne yaptım? Ne yapmış olabilirim? Yaşadığım zamandan bana ne kaldı? Muhtemelen bu soruların cevabını bulamayacağım. Şimdi köydeki evime en son ne zaman gittiğimi bile hatırlamıyorum. Yalnız seyahat etmek beni rahatsız ediyor. Neden “Hâlâ evlenmedin mi?” soruların duymak zorunda kalayım ki? “Zavallı kız, hayatta hiç şansı yok ama çok iyi bir kızdı.” Çünkü insanlar bana acıyarak beni küçük düşürüyor, bu da kendimi kötü hissetmeme neden oluyor ve kendimi nereye koyacağımı bilemiyorum. Hayır! Bana acıyan insanlardan nefret ediyorum. Bu acıma kalbimi delip geçiyor, ruhumun en ücra köşelerine kadar işliyor... Hayır! Hayır! Hayır! Her zaman gururlu olmak istiyorum ama bazen kendimi nasıl küçük düşürdüğümü fark etmiyorum...”