Rasyonel Düşünce

Stok Kodu:
9786256160040
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
144
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2024-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%24 indirimli
180,00TL
136,80TL
Taksitli fiyat: 9 x 16,72TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786256160040
1351508
Rasyonel Düşünce
Rasyonel Düşünce
136.80

Tarih boyunca Müslümanlar arasında Kur'an'ın ve dolayısıyla hakikatin anlaşılmasına yönelik iki temel yöntem (düşünce), iki ana damar var olagelmiştir: Biri, hakikatin ancak rivayetler yoluyla anlaşılabileceğini savunurken, diğeri de hakikatin ancak aklın faal hale gelmesiyle anlaşılabileceğini savunmaktadır. Eski tabirle, birinin adı ehl-i rey (özgür düşünen), diğerinin adı da ehl-i rivayettir. (rivayete bağlı kalan)

Müslümanlar arasında aklı ve felsefeyi merkeze alanlar ile rivayeti merkeze alan akıl karşıtı gelenekselciler arasında ilk tartışma "kader" konusunda başladı. Başını Mutezilenin çektiği akılcılara göre, Allah'ın, kulları hakkında önceden tayin ettiği değişmez bir kader mevcut değildir. İnsanlar, fiillerinde özgürdür ve bu özgürlük çerçevesinde ancak sorumlu olacaklardır. Akıl karşıtı rivayetçiler de insanın kader/cebir altında bulunduğunu, fiillerinde hür görünse de aslında mecbur bırakıldığını ve fiillerinin meydana gelişinde, gücünün hiçbir etkisi olmadığını savunmaktadırlar.

Fazlurrahman'ın dediği gibi, 10. Halife Mütevekkilden itibaren doğal nesnellik, akıl, hikmet ve felsefe inkar edilerek yerine kalp ilmi, keşif, ilham, rüya ve keramet gibi bir takım metafizik terimler icat edildi. Ayetler bu terimler aracılığı ile eğilip büküldü. Eğer Müslüman dünyasında Hanbeli, Eşari ve Selefi paradigmanın yerine, Ebu Hanife ve Maturidi paradigması; Gazali'nin paradigması yerine İbni Rüşdün paradigması (fikirleri ve metodu) kabul görseydi, Müslüman aklı mühürlenmeyecekti ve bugün Müslüman dünya bambaşka bir yerde olacaktı.

Tarih boyunca Müslümanlar arasında Kur'an'ın ve dolayısıyla hakikatin anlaşılmasına yönelik iki temel yöntem (düşünce), iki ana damar var olagelmiştir: Biri, hakikatin ancak rivayetler yoluyla anlaşılabileceğini savunurken, diğeri de hakikatin ancak aklın faal hale gelmesiyle anlaşılabileceğini savunmaktadır. Eski tabirle, birinin adı ehl-i rey (özgür düşünen), diğerinin adı da ehl-i rivayettir. (rivayete bağlı kalan)

Müslümanlar arasında aklı ve felsefeyi merkeze alanlar ile rivayeti merkeze alan akıl karşıtı gelenekselciler arasında ilk tartışma "kader" konusunda başladı. Başını Mutezilenin çektiği akılcılara göre, Allah'ın, kulları hakkında önceden tayin ettiği değişmez bir kader mevcut değildir. İnsanlar, fiillerinde özgürdür ve bu özgürlük çerçevesinde ancak sorumlu olacaklardır. Akıl karşıtı rivayetçiler de insanın kader/cebir altında bulunduğunu, fiillerinde hür görünse de aslında mecbur bırakıldığını ve fiillerinin meydana gelişinde, gücünün hiçbir etkisi olmadığını savunmaktadırlar.

Fazlurrahman'ın dediği gibi, 10. Halife Mütevekkilden itibaren doğal nesnellik, akıl, hikmet ve felsefe inkar edilerek yerine kalp ilmi, keşif, ilham, rüya ve keramet gibi bir takım metafizik terimler icat edildi. Ayetler bu terimler aracılığı ile eğilip büküldü. Eğer Müslüman dünyasında Hanbeli, Eşari ve Selefi paradigmanın yerine, Ebu Hanife ve Maturidi paradigması; Gazali'nin paradigması yerine İbni Rüşdün paradigması (fikirleri ve metodu) kabul görseydi, Müslüman aklı mühürlenmeyecekti ve bugün Müslüman dünya bambaşka bir yerde olacaktı.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat