O (s.a.s.) bizim güneşimiz. Cahiliye karanlıklarını O dağıttı Allah’ın izni ve inayetiyle. O yokken küfür vardı, zulüm vardı, vahşet vardı dünyada. O gelince iman, adalet ve güzel ahlak aydınlattı ufuklarımızı bir anda. O’nun gelişi müjdeydi mazlumlara, yetimlere, ezilenlere; korku verdi tüm zalimlere, müstekbirlere.
O’nu Allah (c.c.) sevdi en başta. Öyle sevdi ki, ömrüne yemin etti şanlı Kur’ân’ında. Habib edindi kendine. Ahirette kendisine Kevser havuzunu verdi ve ulaştırdı O’nu en yüce makama, Makam-ı Mahmud’a. “Şüphesiz ki Sen en üstün ahlâka sahipsin.” diyerek üsve-i hasene; yani her konuda “en güzel örnek” kıldı inananlara. O’nu sevmeyi imanın olmazsa olmaz şartı kıldı kullarına. Ümmeti de destansı bir sevgiyle sevdi O’nu; Uğrunda canlarını, mallarını ve evlatlarını feda pahasına. Allah’ın en büyük ikramıydı O insanlara. İnsanlar O’nun sayesinde kavuştular hayat rehberleri Kur’ân’a ve kurtuluş dini İslâm’a.
O (s.a.s.) bizim güneşimiz. Cahiliye karanlıklarını O dağıttı Allah’ın izni ve inayetiyle. O yokken küfür vardı, zulüm vardı, vahşet vardı dünyada. O gelince iman, adalet ve güzel ahlak aydınlattı ufuklarımızı bir anda. O’nun gelişi müjdeydi mazlumlara, yetimlere, ezilenlere; korku verdi tüm zalimlere, müstekbirlere.
O’nu Allah (c.c.) sevdi en başta. Öyle sevdi ki, ömrüne yemin etti şanlı Kur’ân’ında. Habib edindi kendine. Ahirette kendisine Kevser havuzunu verdi ve ulaştırdı O’nu en yüce makama, Makam-ı Mahmud’a. “Şüphesiz ki Sen en üstün ahlâka sahipsin.” diyerek üsve-i hasene; yani her konuda “en güzel örnek” kıldı inananlara. O’nu sevmeyi imanın olmazsa olmaz şartı kıldı kullarına. Ümmeti de destansı bir sevgiyle sevdi O’nu; Uğrunda canlarını, mallarını ve evlatlarını feda pahasına. Allah’ın en büyük ikramıydı O insanlara. İnsanlar O’nun sayesinde kavuştular hayat rehberleri Kur’ân’a ve kurtuluş dini İslâm’a.