1937-1939 Repressiya yıllarında Türk coğrafyasında uygulanan etnik temizleme politikaları sırasında binlerce aydın ve sivil öldürülmüştür. Türk dilinin birliğini savunan, halkın aydınlanmasında ve milli şuurla yetişmesi yolunda faaliyetlerde bulunan aydınlar ve onların yakınları “sistem karşıtı, halk düşmanı, Pantürkist” olarak suçlanmış ve büyük bir bölümü Repressiya yıllarında kimi zaman kurşunlanarak kimi zaman da sürülerek sürgünde öldürülmüşler.
XIX. yüzyılın sonunda yetişen ve modern Azerbaycan edebiyatının doğuşunda etkin olan aydınların karakteristik özelliği hürriyetçi ve halkçı düşüncelere sahip olmaları idi. Bu dönem Azerbaycan edebiyatının ölmez isimlerinden biri de Hüseyin Cavid idi. Hüseyin Cavid; manzum trajedi, marş, sonet, şarkı gibi türlerin öncüsü olmuş, siyasî, sosyal olayları eserlerinde yansıtmış güçlü bir şair ve dram yazarı olarak tanınmıştır. Azerbaycan kültürünün kökü olarak kabul ettiği Türk-İslâm dünyasının manevî değerlerinden ve kültürlerinden ömrünün sonuna kadar uzaklaşmadı. 1920’den sonra yaratıcılığında Sovyet devletinin bütün baskılarına rağmen “sosyalist realizm” anlayışının ürünü “güdümlü edebiyat” örneği sayılan eserler yazmadı. Sanat görüşünden, dünya görüşünden taviz vermedi ve baskılara boyun eğmedi.
Ölmek Yaşamaktır, Sersem Yaşamak Ömre Yamadır!
1937-1939 Repressiya yıllarında Türk coğrafyasında uygulanan etnik temizleme politikaları sırasında binlerce aydın ve sivil öldürülmüştür. Türk dilinin birliğini savunan, halkın aydınlanmasında ve milli şuurla yetişmesi yolunda faaliyetlerde bulunan aydınlar ve onların yakınları “sistem karşıtı, halk düşmanı, Pantürkist” olarak suçlanmış ve büyük bir bölümü Repressiya yıllarında kimi zaman kurşunlanarak kimi zaman da sürülerek sürgünde öldürülmüşler.
XIX. yüzyılın sonunda yetişen ve modern Azerbaycan edebiyatının doğuşunda etkin olan aydınların karakteristik özelliği hürriyetçi ve halkçı düşüncelere sahip olmaları idi. Bu dönem Azerbaycan edebiyatının ölmez isimlerinden biri de Hüseyin Cavid idi. Hüseyin Cavid; manzum trajedi, marş, sonet, şarkı gibi türlerin öncüsü olmuş, siyasî, sosyal olayları eserlerinde yansıtmış güçlü bir şair ve dram yazarı olarak tanınmıştır. Azerbaycan kültürünün kökü olarak kabul ettiği Türk-İslâm dünyasının manevî değerlerinden ve kültürlerinden ömrünün sonuna kadar uzaklaşmadı. 1920’den sonra yaratıcılığında Sovyet devletinin bütün baskılarına rağmen “sosyalist realizm” anlayışının ürünü “güdümlü edebiyat” örneği sayılan eserler yazmadı. Sanat görüşünden, dünya görüşünden taviz vermedi ve baskılara boyun eğmedi.
Ölmek Yaşamaktır, Sersem Yaşamak Ömre Yamadır!