Restoranın “yemek yenecek bir yer” olmaktan hayli uzun zaman önce “yenecek bir şey” olduğu 18. yüzyıl Fransa’sına odaklanan bu yapıt, kültürel tarihin ya da toplumsal âdet ve göreneklerle ilgili bir soruşturmanın kapsamını aşıyor. Devrim öncesi dönemde ortaya çıkan restoranlar, hemen arifesinde boy verdiği o büyük siyasal ve sosyal dönüşümün temel dinamiklerinden biri olmaya varan bir etki yaratıyor her yönüyle. Kendi yeme içme kültürlerini değiştiren Parislilerin tüm dünyanın gastronomik haritasını biçimleyen bir sosyal dönüşüme kapı araladığını yazan Rebecca L. Spang, insanın bu temel fiziksel gereksiniminin uygarlığa kattığı anlamı disiplinler ve kültürler arası bir çizgide irdeliyor. Ancien régime döneminde yaşamış şefler hakkındaki genel yargıyı tersine çevirirken, sürülmüş, kovuşturmaya uğramış, giyotinle idam edilmiş bu öncülerin uzun soluklu bir toplumsal evrimi başlatan siyasal ya da askeri liderlerin gölgesinden sıyrıldığı alternatif bir bakışı tüm zenginliğiyle ortaya koyuyor.
Restoranın “yemek yenecek bir yer” olmaktan hayli uzun zaman önce “yenecek bir şey” olduğu 18. yüzyıl Fransa’sına odaklanan bu yapıt, kültürel tarihin ya da toplumsal âdet ve göreneklerle ilgili bir soruşturmanın kapsamını aşıyor. Devrim öncesi dönemde ortaya çıkan restoranlar, hemen arifesinde boy verdiği o büyük siyasal ve sosyal dönüşümün temel dinamiklerinden biri olmaya varan bir etki yaratıyor her yönüyle. Kendi yeme içme kültürlerini değiştiren Parislilerin tüm dünyanın gastronomik haritasını biçimleyen bir sosyal dönüşüme kapı araladığını yazan Rebecca L. Spang, insanın bu temel fiziksel gereksiniminin uygarlığa kattığı anlamı disiplinler ve kültürler arası bir çizgide irdeliyor. Ancien régime döneminde yaşamış şefler hakkındaki genel yargıyı tersine çevirirken, sürülmüş, kovuşturmaya uğramış, giyotinle idam edilmiş bu öncülerin uzun soluklu bir toplumsal evrimi başlatan siyasal ya da askeri liderlerin gölgesinden sıyrıldığı alternatif bir bakışı tüm zenginliğiyle ortaya koyuyor.