“Ruhun sınırlarını bulamazdın, gidilecek bütün yollardan geçsen bile; o denli derin bir ölçüsü vardır.”
Herakleitos
Nedir hayatın ve canlılığın temeli, düşünebiliyorsak ve hissedebiliyorsak bunları sağlayan şey nedir? O şey bizi diğer canlı türleriyle hatta kozmosla ortaklaştırıyor mu yoksa bizi diğer canlı ve cansızlardan ayırıp bize evrende ayrıcalıklı bir konum mu temin ediyor? Peki o şeyin bedenimizle ilgisi nedir? Bedenimizle birlikte, ondan ayrılamaz bir biçimde mi vardır o, yoksa bedenimizden bağımsız mıdır? Ölümden sonra o, varlığını sürdürmeye devam mı edecek, yoksa onun ölümsüzlüğünden söz edilebilir mi?
Bu sorular, Presokratiklerden çağdaş filozoflara dek her seferinde farklı bir şekilde formüle edilmiş de olsa tüm felsefe tarihini katetmiştir. Bu soruların odak noktasında ise Antik Yunan’da psyhkê ile karşılanmış bir kavram bulunmaktadır: ruh. Felsefe tarihinin başlangıcında, Sokrates öncesi filozoflar tarafından seyreltik bir madde olarak düşünülen ruhun, zamanla bedenden ayrı, maddi olmayan bir töz olarak kavranmaya başlaması ve nihayetinde günümüzdeki Posthümanizm tartışmalarında “makinedeki hayalet”e dönüşmesi için felsefe tarihi içinde epey uzun bir macera geçirmesi gerekmiştir. Bütün bu maceradan sonra bile ruh kavramı ve onunla irtibatlı sorular, bugün zihin felsefesindeki tartışmalardan da görülebileceği üzere hâlâ muamma niteliğini korumaktadır.
Bu kitap, öncelikle bu muammanın derinliğini ve çok boyutluluğunu, filozofların ve onların yürüttüğü felsefi tartışmaların izini sürerek gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Antik Yunan’dan günümüzdeki Transhümanizm ve Posthümanizm tartışmalarına dek yukarıdaki soruların ve ruh kavramının felsefe tarihi içindeki serencamını on bir uğrakta ele alıyor. Her bir makale Aristoteles’ten Stoacılara, İbn Sinâ’dan Hegel’e farklı düşünürlerin, ruhu ve onunla irtibatlı kavramları nasıl düşünüp tasarladıklarını ayrıntısıyla tartışmakla kalmıyor; bu dönüşümlerin özelde felsefe tarihine, genelde de insanlık ve doğa bilimleri tarihine nasıl etkileri olduğunun ipuçlarını veriyor.
Ruhun Felsefesi, bu çağlar aşan serüvenin, sadece konunun uzmanlarınca değil; tüm bu heyecan verici sorulara ilgi duyan ve ruh denen muamma hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen herkesçe okunacak bir tahlili.
“Ruhun sınırlarını bulamazdın, gidilecek bütün yollardan geçsen bile; o denli derin bir ölçüsü vardır.”
Herakleitos
Nedir hayatın ve canlılığın temeli, düşünebiliyorsak ve hissedebiliyorsak bunları sağlayan şey nedir? O şey bizi diğer canlı türleriyle hatta kozmosla ortaklaştırıyor mu yoksa bizi diğer canlı ve cansızlardan ayırıp bize evrende ayrıcalıklı bir konum mu temin ediyor? Peki o şeyin bedenimizle ilgisi nedir? Bedenimizle birlikte, ondan ayrılamaz bir biçimde mi vardır o, yoksa bedenimizden bağımsız mıdır? Ölümden sonra o, varlığını sürdürmeye devam mı edecek, yoksa onun ölümsüzlüğünden söz edilebilir mi?
Bu sorular, Presokratiklerden çağdaş filozoflara dek her seferinde farklı bir şekilde formüle edilmiş de olsa tüm felsefe tarihini katetmiştir. Bu soruların odak noktasında ise Antik Yunan’da psyhkê ile karşılanmış bir kavram bulunmaktadır: ruh. Felsefe tarihinin başlangıcında, Sokrates öncesi filozoflar tarafından seyreltik bir madde olarak düşünülen ruhun, zamanla bedenden ayrı, maddi olmayan bir töz olarak kavranmaya başlaması ve nihayetinde günümüzdeki Posthümanizm tartışmalarında “makinedeki hayalet”e dönüşmesi için felsefe tarihi içinde epey uzun bir macera geçirmesi gerekmiştir. Bütün bu maceradan sonra bile ruh kavramı ve onunla irtibatlı sorular, bugün zihin felsefesindeki tartışmalardan da görülebileceği üzere hâlâ muamma niteliğini korumaktadır.
Bu kitap, öncelikle bu muammanın derinliğini ve çok boyutluluğunu, filozofların ve onların yürüttüğü felsefi tartışmaların izini sürerek gözler önüne sermeyi amaçlıyor. Antik Yunan’dan günümüzdeki Transhümanizm ve Posthümanizm tartışmalarına dek yukarıdaki soruların ve ruh kavramının felsefe tarihi içindeki serencamını on bir uğrakta ele alıyor. Her bir makale Aristoteles’ten Stoacılara, İbn Sinâ’dan Hegel’e farklı düşünürlerin, ruhu ve onunla irtibatlı kavramları nasıl düşünüp tasarladıklarını ayrıntısıyla tartışmakla kalmıyor; bu dönüşümlerin özelde felsefe tarihine, genelde de insanlık ve doğa bilimleri tarihine nasıl etkileri olduğunun ipuçlarını veriyor.
Ruhun Felsefesi, bu çağlar aşan serüvenin, sadece konunun uzmanlarınca değil; tüm bu heyecan verici sorulara ilgi duyan ve ruh denen muamma hakkında daha fazla şey öğrenmek isteyen herkesçe okunacak bir tahlili.