Toplumların belleklerinde yüzyıllara göre değişiklik gösterse de önceki dönemlerden gelen stereotipleri tamamen olumluya dönüştürebilmek mümkün değildir. Zira stereotipler aracılığıyla genelleştirici, standart, belirli toplumsal koşullar ya da daha önceki tecrübelerle ortaya konulmaya çalışılan bir algı ve algılatılma söz konusudur. Nitekim Türk-Rus ilişkileri bağlamında baktığımızda gerek Türkiye'nin gerekse Rusya'nın birbirlerine temkinli davranan komşu ülkeler olduğu dikkatlerden kaçmaz. Bu temkinliliğin nedeni olarak ise geçmişten gelen siyasi, dinî, kültürel ve tarihî olayların arka planda hafızalardan hâlâ silinememiş olma gerçeği yatar ve bu durumun özellikle savaş dönemlerinde düşmanca duyguların perçinlenmesi neticesinde olumsuz epitetler ve yakıştırmalarla her alanda olduğu gibi edebî imgelere de büyük ölçüde yön verdiği görülür. Bu bağlamda kitabımızda; asırlardır devam eden ve yüzyıllara göre farklılık gösteren inişli çıkışlı bir ilişkiyi -iletişim içerisinde olduğumuz Rusya ve Ruslar açısından Türkiye ve Türklerin ne ifade ettiğini ve onların cephesinden karşı tarafın yani bizlerin nasıl görülüp algılandığını- farklı yüzyıllardaki edebî çalışmalar üzerinden göstermeye ve irdelemeye odaklanıyoruz.
Toplumların belleklerinde yüzyıllara göre değişiklik gösterse de önceki dönemlerden gelen stereotipleri tamamen olumluya dönüştürebilmek mümkün değildir. Zira stereotipler aracılığıyla genelleştirici, standart, belirli toplumsal koşullar ya da daha önceki tecrübelerle ortaya konulmaya çalışılan bir algı ve algılatılma söz konusudur. Nitekim Türk-Rus ilişkileri bağlamında baktığımızda gerek Türkiye'nin gerekse Rusya'nın birbirlerine temkinli davranan komşu ülkeler olduğu dikkatlerden kaçmaz. Bu temkinliliğin nedeni olarak ise geçmişten gelen siyasi, dinî, kültürel ve tarihî olayların arka planda hafızalardan hâlâ silinememiş olma gerçeği yatar ve bu durumun özellikle savaş dönemlerinde düşmanca duyguların perçinlenmesi neticesinde olumsuz epitetler ve yakıştırmalarla her alanda olduğu gibi edebî imgelere de büyük ölçüde yön verdiği görülür. Bu bağlamda kitabımızda; asırlardır devam eden ve yüzyıllara göre farklılık gösteren inişli çıkışlı bir ilişkiyi -iletişim içerisinde olduğumuz Rusya ve Ruslar açısından Türkiye ve Türklerin ne ifade ettiğini ve onların cephesinden karşı tarafın yani bizlerin nasıl görülüp algılandığını- farklı yüzyıllardaki edebî çalışmalar üzerinden göstermeye ve irdelemeye odaklanıyoruz.