Dini kendi çıkarları uğrunda kullanan, halka cenneti vadedip bu dünyada zevk ve sefa içinde yaşayan din adamları İslâm toplumlarında her dönemde var olmuştur. Mirza Elekber Sâbir'in yaşadığı 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreği de bu sorunların ve çıkarcılığın var olduğu bir dönemdir. M. E. Sâbir, Seyit Ezim Şirvânî'nin 1869'da Şamahı'da açtığı, medresenin aksine yeni usulde eğitim veren; Rusça, Farsça ve pozitif ilimler gibi derslerin de okutulduğu "Usûl-i Cedit" okulunda eğitim almıştır. Hocası ve "Üstadım" dediği, Fuzûlî'den sonra gazel üstadı kabul edilen, toplumsal ve dinî konulu hicivleriyle tanınan Seyit Ezim Şirvânî'nin yolundan giden Sâbir, toplumsal bozuklukları görmüş ve bunlara hicivlerinde yer vermiştir. Bu durum tutucu, yenilik karşıtı ve İslâm dinini çıkarları uğruna kullanarak zaten arka arkaya yaşanan depremlerin zor durumda bıraktığı Şirvan-Şamahı halkının malını ve namusunu soyarak onları daha da zor duruma düşüren din adamları tarafından İslâm karşıtlığı olarak algılatılmıştır. Bu durum sonucunda önce Seyit Ezim Şirvânî, ardından da Sâbir "kâfir, Bâbî" gibi suçlamalara maruz kalmıştır. Ancak her ne olursa olsun ne Seyit Ezim ne de Sâbir yolundan dönmüştür. Kalem sahibi, koca yürekli bu iki şair, hiçbir zorluk karşısında yılmamış, halk uğrunda verdiği mücadeleye devam etmiştir. Bu kitapta Mirza Elekber Sâbir'in acı dolu yaşamı ve mücadelesi konu edinilmektedir.
Dini kendi çıkarları uğrunda kullanan, halka cenneti vadedip bu dünyada zevk ve sefa içinde yaşayan din adamları İslâm toplumlarında her dönemde var olmuştur. Mirza Elekber Sâbir'in yaşadığı 19. yüzyılın ikinci yarısı ile 20. yüzyılın ilk çeyreği de bu sorunların ve çıkarcılığın var olduğu bir dönemdir. M. E. Sâbir, Seyit Ezim Şirvânî'nin 1869'da Şamahı'da açtığı, medresenin aksine yeni usulde eğitim veren; Rusça, Farsça ve pozitif ilimler gibi derslerin de okutulduğu "Usûl-i Cedit" okulunda eğitim almıştır. Hocası ve "Üstadım" dediği, Fuzûlî'den sonra gazel üstadı kabul edilen, toplumsal ve dinî konulu hicivleriyle tanınan Seyit Ezim Şirvânî'nin yolundan giden Sâbir, toplumsal bozuklukları görmüş ve bunlara hicivlerinde yer vermiştir. Bu durum tutucu, yenilik karşıtı ve İslâm dinini çıkarları uğruna kullanarak zaten arka arkaya yaşanan depremlerin zor durumda bıraktığı Şirvan-Şamahı halkının malını ve namusunu soyarak onları daha da zor duruma düşüren din adamları tarafından İslâm karşıtlığı olarak algılatılmıştır. Bu durum sonucunda önce Seyit Ezim Şirvânî, ardından da Sâbir "kâfir, Bâbî" gibi suçlamalara maruz kalmıştır. Ancak her ne olursa olsun ne Seyit Ezim ne de Sâbir yolundan dönmüştür. Kalem sahibi, koca yürekli bu iki şair, hiçbir zorluk karşısında yılmamış, halk uğrunda verdiği mücadeleye devam etmiştir. Bu kitapta Mirza Elekber Sâbir'in acı dolu yaşamı ve mücadelesi konu edinilmektedir.