Joseph Roth dünyanın sonunu öngördü fakat dünyanın sonunu göremedi.
1920’lerin Berlin’ini bir George Grosz tablosu gibi ustalıkla betimleyen Roth, henüz 1929’da yayımlanan bu romanıyla Nazilerin yaklaşan ayak seslerini yazmış ve nitekim kehanetinde haklı çıkmıştır. Naziler iktidara geldiğinde kütüphanelerden kaldırılan ve yakılan kitaplar listesinin başında Roth’un yazdıkları olacaktır.
Elbette Roth’un mahareti sadece kâhinlik değildir, “Sağ ve Sol”da şahit olacağınız gibi, onun ironik ve nüktedan üslubuyla birleşen burjuva sınıfının ikiyüzlülüğü, Thomas Mann’ın Buddenbrooklar’ına kendi lisanıyla yapılmış bir nazire gibidir. Yazar, Babil kulesinin töresini ince alayla verirken, kendisi gibi Doğu Avrupalı bir Yahudi olan Brandeis karakteriyle ise şehrin farklı kesimlerinde gezinmemizi sağlar.
Yayınevimiz, bu eseri ilk kez Türkçeye çevirmenin iftiharını yaşarken, Alman edebiyatının büyük hikâye anlatıcısı Joseph Roth, dünün dünyasını bugünün güncelliğinde önümüze çıkarıyor.
Joseph Roth dünyanın sonunu öngördü fakat dünyanın sonunu göremedi.
1920’lerin Berlin’ini bir George Grosz tablosu gibi ustalıkla betimleyen Roth, henüz 1929’da yayımlanan bu romanıyla Nazilerin yaklaşan ayak seslerini yazmış ve nitekim kehanetinde haklı çıkmıştır. Naziler iktidara geldiğinde kütüphanelerden kaldırılan ve yakılan kitaplar listesinin başında Roth’un yazdıkları olacaktır.
Elbette Roth’un mahareti sadece kâhinlik değildir, “Sağ ve Sol”da şahit olacağınız gibi, onun ironik ve nüktedan üslubuyla birleşen burjuva sınıfının ikiyüzlülüğü, Thomas Mann’ın Buddenbrooklar’ına kendi lisanıyla yapılmış bir nazire gibidir. Yazar, Babil kulesinin töresini ince alayla verirken, kendisi gibi Doğu Avrupalı bir Yahudi olan Brandeis karakteriyle ise şehrin farklı kesimlerinde gezinmemizi sağlar.
Yayınevimiz, bu eseri ilk kez Türkçeye çevirmenin iftiharını yaşarken, Alman edebiyatının büyük hikâye anlatıcısı Joseph Roth, dünün dünyasını bugünün güncelliğinde önümüze çıkarıyor.