Bir ilkbahar mevsimi (nisan ayı) pazar sabahı, evimizden çıktım, yüz otuz adım yürüdüm ve göl kenarında durdum. Bir sağıma, bir soluma baktım: Kuzeyden güneye sahil kenarı uzayıp gidiyor. Kıyıda ipek gibi serili kum yığını... Karşıya baktım: Arazinin büyük bir kısmını Beyşehir Gölü kaplıyor. Bir yanda kuzeyden güneye uzanan Toros Dağları, diğer yanda göl içinde irili ufaklı adalar ve göl üzerinde beyaz bir yelkenli gibi aheste aheste yüzen saka kuşları var. Masmavi berrak bir göl, Toros Dağları’nda yetişen ardıç, çam, meşe, pırnal meşe ve benzeri ağaçların kokuları, dağlarda yetişen dağ kekiği ve çeşitli çiçeklerin kokusu birleşiyor yolun üzerinde.
Bir ilkbahar mevsimi (nisan ayı) pazar sabahı, evimizden çıktım, yüz otuz adım yürüdüm ve göl kenarında durdum. Bir sağıma, bir soluma baktım: Kuzeyden güneye sahil kenarı uzayıp gidiyor. Kıyıda ipek gibi serili kum yığını... Karşıya baktım: Arazinin büyük bir kısmını Beyşehir Gölü kaplıyor. Bir yanda kuzeyden güneye uzanan Toros Dağları, diğer yanda göl içinde irili ufaklı adalar ve göl üzerinde beyaz bir yelkenli gibi aheste aheste yüzen saka kuşları var. Masmavi berrak bir göl, Toros Dağları’nda yetişen ardıç, çam, meşe, pırnal meşe ve benzeri ağaçların kokuları, dağlarda yetişen dağ kekiği ve çeşitli çiçeklerin kokusu birleşiyor yolun üzerinde.