“Büyüleyici... Sahtekâr’ın aldatma yöntemleriyle sınırlı kalmayıp aldatılanın da yalanları kabul etmekteki istekliliğine ışık tutuyor.”
Publishers Weekly
Sınırın Yasaları, Saplantı ve Kiracı romanlarını yayınladığımız, çağdaş dünya edebiyatının usta kalemlerinden Javier Cercas, Sahtekâr’da, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın Flossenbürg toplama kampında kaldığını, savaştan sonra ülkesine döndüğünde ise Franco rejimiyle mücadeleye giriştiğini iddia eden ve tüm bunlara uygun bir otobiyografi yaratıp İspanya İç Savaşı sonrası ülkesinde, cesareti ve dik duruşu onurlandırılan; tarihsel hafızanın, daha doğrusu hafıza sektörünün öncüsü Enric Marco’yu ve inşa ettiği gerçek-kurmaca dünyasını anlatıyor.
Enric Marco bir sahtekârdır kuşkusuz; ama temize çıkarılma çabasından ya da linç edilmekten daha fazlasını hak eder: Anlaşılmak. Cercas’ın “romanesk sanatçı” olarak nitelediği Marco, itirafına kadar ülkesinin önemli sivil toplum kuruluşlarında çalışmış, gazete ve dergilere yüzlerce röportaj vermiş, toplama kamplarını ve Nazilerin işkencelerini anlatmış, okullara giderek faşizm karşıtı konuşmalar yapmış, anmalara ve konferanslara katılarak büyük bir yalanın içinde doğruları söylemiştir.
Sahtekâr, Cercas’ın Enric Marco’nun işaret ettiği ipuçları doğrultusunda, yaşamının kimi yakın tanıklarıyla çıktığı yolculuğu, kurmaca ile gerçeğin iç içeliğini tarttığı, tekrarlarla hafızayı diri tuttuğu eşsiz bir 21. yüzyıl klasiği. “İyi niyetli” yalancının, Barselonalı Don Quijote’nin bu dolambaçlı hikâyesini okurken şu soruyu soracaksınız kendinize: Yalan, asılsızlıktan, kasıtlı asılsızlıktan daha mı kötüdür?
“Bir yazarın rolü, gerçeğin doğası, hafızayla tarih arasındaki savaş üzerine çok önemli bir inceleme.”
Deborah Mason
“Büyüleyici... Sahtekâr’ın aldatma yöntemleriyle sınırlı kalmayıp aldatılanın da yalanları kabul etmekteki istekliliğine ışık tutuyor.”
Publishers Weekly
Sınırın Yasaları, Saplantı ve Kiracı romanlarını yayınladığımız, çağdaş dünya edebiyatının usta kalemlerinden Javier Cercas, Sahtekâr’da, İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası’nın Flossenbürg toplama kampında kaldığını, savaştan sonra ülkesine döndüğünde ise Franco rejimiyle mücadeleye giriştiğini iddia eden ve tüm bunlara uygun bir otobiyografi yaratıp İspanya İç Savaşı sonrası ülkesinde, cesareti ve dik duruşu onurlandırılan; tarihsel hafızanın, daha doğrusu hafıza sektörünün öncüsü Enric Marco’yu ve inşa ettiği gerçek-kurmaca dünyasını anlatıyor.
Enric Marco bir sahtekârdır kuşkusuz; ama temize çıkarılma çabasından ya da linç edilmekten daha fazlasını hak eder: Anlaşılmak. Cercas’ın “romanesk sanatçı” olarak nitelediği Marco, itirafına kadar ülkesinin önemli sivil toplum kuruluşlarında çalışmış, gazete ve dergilere yüzlerce röportaj vermiş, toplama kamplarını ve Nazilerin işkencelerini anlatmış, okullara giderek faşizm karşıtı konuşmalar yapmış, anmalara ve konferanslara katılarak büyük bir yalanın içinde doğruları söylemiştir.
Sahtekâr, Cercas’ın Enric Marco’nun işaret ettiği ipuçları doğrultusunda, yaşamının kimi yakın tanıklarıyla çıktığı yolculuğu, kurmaca ile gerçeğin iç içeliğini tarttığı, tekrarlarla hafızayı diri tuttuğu eşsiz bir 21. yüzyıl klasiği. “İyi niyetli” yalancının, Barselonalı Don Quijote’nin bu dolambaçlı hikâyesini okurken şu soruyu soracaksınız kendinize: Yalan, asılsızlıktan, kasıtlı asılsızlıktan daha mı kötüdür?
“Bir yazarın rolü, gerçeğin doğası, hafızayla tarih arasındaki savaş üzerine çok önemli bir inceleme.”
Deborah Mason