“Bāzār-ı imkānda miftāhsız kilīd yokdur. Sen baġlu ve müşkillere fütūhı gönüller kapusundan taleb eyle, elbetde açılur. Lākin miftāh-ı müşkilāt olan kalbi tedārik itmek kadar bir müşkil yokdur ve belānın a‘zamı bundadır ki herkesi bu kapuya yanaşdırmazlar… Ma‘lūm ola ki insānın āhiretde ma‘lūmāt ve melezz-i zātī dünyāda olan ahvālinin semeresidir. Gūyā dünyā bāġçesinde benīādem bir alay fidanlardır ki hadīka-i bekāya nakl olınup maksūd olan semeresi anda zuhūr itse gerek bizler ise bu dār-ı fenāda mevtin çāresi olmadıġın bilür iken kökler salmışuzdur.
Klasik şiir geleneğinde, sanat ve anlam derinliğine dayanan bir üslûp olan Sebk-i Hindî, XVI ve XVII. yüzyılda ortaya çıkmış; İran, Hindistan, Afganistan, Irak, Tacikistan ve Osmanlı coğrafyasında etkili olmuştur. Bu üslûp, klasik şiirin müesses nizamında, yani asırlar boyu devam eden yerleşik estetik yapısı ve anlam dünyasında gerçekleşen en kayda değer değişimlerden biri olarak sayılabilir. Yeni, orijinal ve girift mazmunlar, ince hayaller, anlam kapalılığı, az kelime ile çok şey ifade etme gibi hususlar bu üslûbun ayırt edici vasıflarını teşkil eder. Söz konusu anlam kapalılığının, girift mazmunların ve ince hayallerin çözümlenmesine duyulan ihtiyaç, Türkçe şerh faaliyetlerine yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu sahada telif edilen şerhlerden biri de Ebûbekir Nusret Efendi tarafından Sâib-i Tebrîzî’nin bazı şiirleri için kaleme alınmıştır. Az sayıda Türkçe şiiri de bulunan Sâib-i Tebrîzî söz konusu üslûbun en önemli temsilcilerindendir ve divan şairlerimizden Nâbî’yi de derinden etkilemiştir. Çözümlenmesinde kimi zaman güçlüklerle karşılaşılan Hint üslubu şiirinin şerh edilebilmesi için bir şarihin ileri derecede şiir bilgisine sahip olması gerekir. İşte Ebûbekir Nusret Harputî böyle bir müktesebata sahiptir. Âlim ve mutasavvıf kişiliğinin yanı sıra şiir söyleyecek düzeyde dilin inceliklerine vakıf olması bu şerhi daha anlamlı ve değerli kılmaktadır. XVIII. yüzyıl şair ve yazarı Nusret Efendi’nin Sâib-i Tebrîzî Dîvânı Şerhi, metnin daha kolay anlaşılmasını sağlayacak bir lügatçe ile birlikte bugünün okuyucularının ilgisine sunuluyor.
“Bāzār-ı imkānda miftāhsız kilīd yokdur. Sen baġlu ve müşkillere fütūhı gönüller kapusundan taleb eyle, elbetde açılur. Lākin miftāh-ı müşkilāt olan kalbi tedārik itmek kadar bir müşkil yokdur ve belānın a‘zamı bundadır ki herkesi bu kapuya yanaşdırmazlar… Ma‘lūm ola ki insānın āhiretde ma‘lūmāt ve melezz-i zātī dünyāda olan ahvālinin semeresidir. Gūyā dünyā bāġçesinde benīādem bir alay fidanlardır ki hadīka-i bekāya nakl olınup maksūd olan semeresi anda zuhūr itse gerek bizler ise bu dār-ı fenāda mevtin çāresi olmadıġın bilür iken kökler salmışuzdur.
Klasik şiir geleneğinde, sanat ve anlam derinliğine dayanan bir üslûp olan Sebk-i Hindî, XVI ve XVII. yüzyılda ortaya çıkmış; İran, Hindistan, Afganistan, Irak, Tacikistan ve Osmanlı coğrafyasında etkili olmuştur. Bu üslûp, klasik şiirin müesses nizamında, yani asırlar boyu devam eden yerleşik estetik yapısı ve anlam dünyasında gerçekleşen en kayda değer değişimlerden biri olarak sayılabilir. Yeni, orijinal ve girift mazmunlar, ince hayaller, anlam kapalılığı, az kelime ile çok şey ifade etme gibi hususlar bu üslûbun ayırt edici vasıflarını teşkil eder. Söz konusu anlam kapalılığının, girift mazmunların ve ince hayallerin çözümlenmesine duyulan ihtiyaç, Türkçe şerh faaliyetlerine yeni bir ivme kazandırmıştır. Bu sahada telif edilen şerhlerden biri de Ebûbekir Nusret Efendi tarafından Sâib-i Tebrîzî’nin bazı şiirleri için kaleme alınmıştır. Az sayıda Türkçe şiiri de bulunan Sâib-i Tebrîzî söz konusu üslûbun en önemli temsilcilerindendir ve divan şairlerimizden Nâbî’yi de derinden etkilemiştir. Çözümlenmesinde kimi zaman güçlüklerle karşılaşılan Hint üslubu şiirinin şerh edilebilmesi için bir şarihin ileri derecede şiir bilgisine sahip olması gerekir. İşte Ebûbekir Nusret Harputî böyle bir müktesebata sahiptir. Âlim ve mutasavvıf kişiliğinin yanı sıra şiir söyleyecek düzeyde dilin inceliklerine vakıf olması bu şerhi daha anlamlı ve değerli kılmaktadır. XVIII. yüzyıl şair ve yazarı Nusret Efendi’nin Sâib-i Tebrîzî Dîvânı Şerhi, metnin daha kolay anlaşılmasını sağlayacak bir lügatçe ile birlikte bugünün okuyucularının ilgisine sunuluyor.