Türk edebiyatı sahasında çığır açıcı bu risâlede Halil İnalcık, Osmanlı Divan şâirlerini ve şiirini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, en eski arşiv malzemelerini kullanarak patronajın bu sanat tarzı üzerinde belirleyici etkisini analiz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in patrimonyal devlet yapısı tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın nasıl belirlediğini açıklamaktadır.
“İnalcık hocanın eseri; bizzat şiir ve sanattan anlayan hükümdarın devlet mülkünü yani patrimonunu elinde tutan bir patron olması, sanatçıları gönendirmesi, bütün sanat faaliyetini ve sanatçının toplum hiyerarşisinde tutacağı yerin hükümdardan elde edeceği inayete bağlı olduğunu anlatıyor. Sanatçının içine girdiği desise ve çekişme dünyası bile bu eksen etrafında örgütlenmektedir.
İnalcık hoca; M. Subtelny ve Bodroligeti gibi Orta Asya tarihi uzmanlarının eserlerine dayanarak Timurlular devrindeki sanat muhitini tasvir ediyor. Orada ilim ve sanatlar sarayın etrafında gelişiyordu. O dönemle bir paralellik kurarak Osmanlı dünyasındaki patronaj kurumunu da ele alıyor. Latîfî, Kınalızâde, Sehî gibi tezkirecilerin onlarcasını tetkik eden Halil İnalcık hoca çok canlı örnekler veriyor. Tezkireciler şairlerin toplumdaki yerini tayin eden edebiyat eleştirmenleriydi.
Ama asıl önemli unsur sanattan anlayan ve kendisi de şiirle uğraşan padişahın takdiriydi. Sanatçının refahı buna bağlıydı… Nitekim Halil hoca bu mekanizmanın dışında kalan büyük şairi yani Fuzuli’yi sosyolojik yönden tam yerine oturtmuştur.”
-İlber Ortaylı
Türk edebiyatı sahasında çığır açıcı bu risâlede Halil İnalcık, Osmanlı Divan şâirlerini ve şiirini sosyolojik bir yaklaşımla ele almakta, en eski arşiv malzemelerini kullanarak patronajın bu sanat tarzı üzerinde belirleyici etkisini analiz etmektedir.
Osmanlı İmparatorluğu’ndaki sanat ve iktidar ilişkisini Max Weber’in patrimonyal devlet yapısı tanımlamasından yola çıkarak inceleyen İnalcık, patrimonyal bir yapıya sahip toplumlarda bilim adamı ve sanatçının üretimini “mutlak egemen bir hükümdar”ın nasıl belirlediğini açıklamaktadır.
“İnalcık hocanın eseri; bizzat şiir ve sanattan anlayan hükümdarın devlet mülkünü yani patrimonunu elinde tutan bir patron olması, sanatçıları gönendirmesi, bütün sanat faaliyetini ve sanatçının toplum hiyerarşisinde tutacağı yerin hükümdardan elde edeceği inayete bağlı olduğunu anlatıyor. Sanatçının içine girdiği desise ve çekişme dünyası bile bu eksen etrafında örgütlenmektedir.
İnalcık hoca; M. Subtelny ve Bodroligeti gibi Orta Asya tarihi uzmanlarının eserlerine dayanarak Timurlular devrindeki sanat muhitini tasvir ediyor. Orada ilim ve sanatlar sarayın etrafında gelişiyordu. O dönemle bir paralellik kurarak Osmanlı dünyasındaki patronaj kurumunu da ele alıyor. Latîfî, Kınalızâde, Sehî gibi tezkirecilerin onlarcasını tetkik eden Halil İnalcık hoca çok canlı örnekler veriyor. Tezkireciler şairlerin toplumdaki yerini tayin eden edebiyat eleştirmenleriydi.
Ama asıl önemli unsur sanattan anlayan ve kendisi de şiirle uğraşan padişahın takdiriydi. Sanatçının refahı buna bağlıydı… Nitekim Halil hoca bu mekanizmanın dışında kalan büyük şairi yani Fuzuli’yi sosyolojik yönden tam yerine oturtmuştur.”
-İlber Ortaylı