
919/1513 yılının başlarında Mekke’de bulunan İdris-i Bidlîsî, II. Bayezid’in yerine Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı tahtına çıktığını öğrenir. Selim, kısa süre önce gözden düşüp İstanbul’u terkeden Bidlîsî’yi yeniden saraya davet eder. Bidlîsî, bu davete icabet etmek üzere yola çıkar ancak yolda veba salgını nedeniyle rotasını değiştirir ve İstanbul’a varmakta gecikir. Bu durumu açıklamak ve salgınlardan korunmanın dinen ve aklen gerekliliğini vurgulamak için el-İbâ’ ‘an mevâki‘i’l-vebâ’yı kaleme alır.
İdris-i Bidlîsî eserinde salgın hastalıkların maddî ve metafizik nedenlerini açıkladıktan sonra hastalığa maruz kalmaktan kaçınmanın hem en makul yaklaşım olduğunu, hem de İslam dininin maksatlarından nefsi muhafaza kapsamına girdiğini konuya dair dinî naslar ışığında güçlü bir şekilde savunur.
Elinizdeki kitap kapsamlı bir inceleme makalesinin ardından İdris-i Bidlîsî’nin eserinin tahkikli neşri ile 19. yüzyılda yapılmış Osmanlıca tercümesinin Latin harflerine aktarılmış neşrini sunmaktadır
919/1513 yılının başlarında Mekke’de bulunan İdris-i Bidlîsî, II. Bayezid’in yerine Yavuz Sultan Selim’in Osmanlı tahtına çıktığını öğrenir. Selim, kısa süre önce gözden düşüp İstanbul’u terkeden Bidlîsî’yi yeniden saraya davet eder. Bidlîsî, bu davete icabet etmek üzere yola çıkar ancak yolda veba salgını nedeniyle rotasını değiştirir ve İstanbul’a varmakta gecikir. Bu durumu açıklamak ve salgınlardan korunmanın dinen ve aklen gerekliliğini vurgulamak için el-İbâ’ ‘an mevâki‘i’l-vebâ’yı kaleme alır.
İdris-i Bidlîsî eserinde salgın hastalıkların maddî ve metafizik nedenlerini açıkladıktan sonra hastalığa maruz kalmaktan kaçınmanın hem en makul yaklaşım olduğunu, hem de İslam dininin maksatlarından nefsi muhafaza kapsamına girdiğini konuya dair dinî naslar ışığında güçlü bir şekilde savunur.
Elinizdeki kitap kapsamlı bir inceleme makalesinin ardından İdris-i Bidlîsî’nin eserinin tahkikli neşri ile 19. yüzyılda yapılmış Osmanlıca tercümesinin Latin harflerine aktarılmış neşrini sunmaktadır