Son dönemde iklim değişikliği özelinde tanık olduğumuz ekolojik çöküş bize şunu gösteriyor: Önümüzdeki yıllarda hiçbir gelişme ekolojik çöküşten bağımsız ele alınamayacak. Ekonomiden uluslararası ilişkilere, kamu yönetiminden sosyolojiye birçok alanda politikalar küresel ısınma ve ekolojik çöküş ekseninde şekillenmek zorunda kalacak.
Kimilerine göre modernitenin doğurduğu, kimilerine göre çok daha eskiye dayanan toplum-doğa yarılması yeni bir niteliğe bürünüyor. Aslında ne bu ikilik üzerine düşünme ne de doğurduğu sonuçlara karşı gelişen halk mücadeleleri yeni değil. Ancak tekelci sermayenin tahribat kapasitesi daha önce görülmedik bir düzeye ulaştı. Ve önüne çıkan her şeyi kâr uğruna üzümü ezip suyunu çıkartırcasına yok ediyor. Kapitalizm ve elinde bulundurduğu üretici güçler, birçok başka türle beraber insanlığı da büyük bir felakete sürüklemekte.
Ekolojik çöküşün; okyanusların asitlenmesi, ormansızlaşma, stratosferdeki ozon tabakasının incelmesi, türlerin yok oluş hızında tarihte örneği bulunmayan bir artış, gezegendeki fosfor döngüsünün bozulması, sağlıklı gıda krizi gibi küresel ısınmadan farklı birçok boyutu var. Bütün bu değişimler birbirini tetikliyor ve etkiliyor.
Ücretli emek sömürüsüne dayanan ve tek amacı kâr ve daha çok kâr elde etmek olan kapitalizm; canlı olan ve satamadığı her şeyi nesne ve metalara dönüştürmekte ustalık sergiliyor. Toplumun temel üretici güçlerini tekelinde barındıran kâr ve daha fazla kâr uğruna doğayı hiçe sayan ve vahşi bir hâl alan kapitalist yıkımın içinde bulunduğumuz yüzyılda yarattığı en büyük sorunu birlikte irdeledik.
Son dönemde iklim değişikliği özelinde tanık olduğumuz ekolojik çöküş bize şunu gösteriyor: Önümüzdeki yıllarda hiçbir gelişme ekolojik çöküşten bağımsız ele alınamayacak. Ekonomiden uluslararası ilişkilere, kamu yönetiminden sosyolojiye birçok alanda politikalar küresel ısınma ve ekolojik çöküş ekseninde şekillenmek zorunda kalacak.
Kimilerine göre modernitenin doğurduğu, kimilerine göre çok daha eskiye dayanan toplum-doğa yarılması yeni bir niteliğe bürünüyor. Aslında ne bu ikilik üzerine düşünme ne de doğurduğu sonuçlara karşı gelişen halk mücadeleleri yeni değil. Ancak tekelci sermayenin tahribat kapasitesi daha önce görülmedik bir düzeye ulaştı. Ve önüne çıkan her şeyi kâr uğruna üzümü ezip suyunu çıkartırcasına yok ediyor. Kapitalizm ve elinde bulundurduğu üretici güçler, birçok başka türle beraber insanlığı da büyük bir felakete sürüklemekte.
Ekolojik çöküşün; okyanusların asitlenmesi, ormansızlaşma, stratosferdeki ozon tabakasının incelmesi, türlerin yok oluş hızında tarihte örneği bulunmayan bir artış, gezegendeki fosfor döngüsünün bozulması, sağlıklı gıda krizi gibi küresel ısınmadan farklı birçok boyutu var. Bütün bu değişimler birbirini tetikliyor ve etkiliyor.
Ücretli emek sömürüsüne dayanan ve tek amacı kâr ve daha çok kâr elde etmek olan kapitalizm; canlı olan ve satamadığı her şeyi nesne ve metalara dönüştürmekte ustalık sergiliyor. Toplumun temel üretici güçlerini tekelinde barındıran kâr ve daha fazla kâr uğruna doğayı hiçe sayan ve vahşi bir hâl alan kapitalist yıkımın içinde bulunduğumuz yüzyılda yarattığı en büyük sorunu birlikte irdeledik.