“O günden sonra da zâten yoksulluğun bu kadar yaygın olduğu bir dünyada utanılacak bir şey varsa onun da varsıllık olduğunu düşünerek başka da utanacak bir şeyim olmamıştı.”
“Şimdi, Tuzluçayır Natoyolu’nda bir bir yıkılırken gecekondular kanıyor da yürek yarası. Yıkılan gecekondumuzun temelinden çıktı babamın sıva yaparken kullandığı tahta malası.”
“Sandalyeyi kendi ayaklarıyla devirdi Hüseyin. Cezâevi oluklarına saklanan kuşlar başında uçuştular son nefesini verene kadar. Koğuşun camından arkadaşları göz yaşı içinde seyrettiler onu. Son isteğiydi öldüğünde omzuna sığmayan paltosunun üzerine örtülmesi. Öyle de yaptılar.”
“İkimiz de kırmızı giyeceğiz oğul. Bulursak bir de güvercin uçuracağız. Şimdilik hoşçakal oğlum. Canımın içi, ciğerimin baş köşesi. Gözlerinden öperim.”
“Hastâne kantininde yemek yedikten sonra yine bir taksiye binip terminale götürdüm onları. Otobüs ücretini vermek istedim ama kabul etmedi Sarı İbrâhim: “Bizim durumumuz iyidir, zayıf tarafımız hastalığadır.” dedi.”
“O günden sonra da zâten yoksulluğun bu kadar yaygın olduğu bir dünyada utanılacak bir şey varsa onun da varsıllık olduğunu düşünerek başka da utanacak bir şeyim olmamıştı.”
“Şimdi, Tuzluçayır Natoyolu’nda bir bir yıkılırken gecekondular kanıyor da yürek yarası. Yıkılan gecekondumuzun temelinden çıktı babamın sıva yaparken kullandığı tahta malası.”
“Sandalyeyi kendi ayaklarıyla devirdi Hüseyin. Cezâevi oluklarına saklanan kuşlar başında uçuştular son nefesini verene kadar. Koğuşun camından arkadaşları göz yaşı içinde seyrettiler onu. Son isteğiydi öldüğünde omzuna sığmayan paltosunun üzerine örtülmesi. Öyle de yaptılar.”
“İkimiz de kırmızı giyeceğiz oğul. Bulursak bir de güvercin uçuracağız. Şimdilik hoşçakal oğlum. Canımın içi, ciğerimin baş köşesi. Gözlerinden öperim.”
“Hastâne kantininde yemek yedikten sonra yine bir taksiye binip terminale götürdüm onları. Otobüs ücretini vermek istedim ama kabul etmedi Sarı İbrâhim: “Bizim durumumuz iyidir, zayıf tarafımız hastalığadır.” dedi.”