Sekiz yaşındaydı...
“Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?’ diye öğretmeni sorduğunda sınıfa, “Dünyayı değiştirmek istiyorum” demişti.
Kötülüğün olmadığı bir dünyası vardı kendi küçük dünyasında.
Böyle yaratmıştı onu Yaradan.
Büyürken gerçek dünyanın, kendi dünyasından bir başka olduğunu fark etmeye başlamıştı. Fark ettiğinde de neden diye sormuştu her seferinde kendine, babasına, herkese...
Âşık olmuştu tesadüflerin karşısına çıkardıklarına...
Aşkı yaşarken bazen kader demişti yaşadıklarına...
Bazen de neden diye kaderi sorgulamıştı...
Dünyaya gelmesinin bir sebebi olduğunu düşünmeye başlamıştı yıllar akarken. Bir şeyler yapmalıydı bu dünya için...
Yalnızken... Yalnız olduğunu fark etmişti o yıllarda...
İçindeki kendinle tanışmıştı...
Gecenin karanlığında konuşurken, “Yaz” demişti içindeki ona...
Yazmıştı o da yaşadıklarını... Yaşama olan isyanını... Haykırışını...
Düşlediği dünyayı...
Yazmaya başladığında, insanları... İnsanlar da onu fark etmeye başlamıştı.
Cem Taylor?
Baba İngiliz... Anne Osmanlı Türk’ü...
1895’te Londra’da doğmuştu...
Yaşamın ona sunduğu; güzel ve de zor hayatı yaşamıştı...
“Mutluyum” demişti o gece kendinle konuşurken.
“Bunca zorluklardan sonra nasıl mutlu olabiliyorsun?” diye sormuştu içindeki ona.
“Çünkü yaşamasaydım olanları; ben, ben olamazdım...” demişti içine.
“Dünya’yı değiştirebildin mi Cem?” diye sorduğunda içindeki.
“Şarkı devam ediyor...” demişti içindeki özüne...
O Tanrı’yı... Tanrı da onu fark etmişti...
Şimdi nerede mi?
Dünya’nın orasında... Burasında...
Şarkı devam ediyor...
Sekiz yaşındaydı...
“Büyüyünce ne olmak istiyorsunuz?’ diye öğretmeni sorduğunda sınıfa, “Dünyayı değiştirmek istiyorum” demişti.
Kötülüğün olmadığı bir dünyası vardı kendi küçük dünyasında.
Böyle yaratmıştı onu Yaradan.
Büyürken gerçek dünyanın, kendi dünyasından bir başka olduğunu fark etmeye başlamıştı. Fark ettiğinde de neden diye sormuştu her seferinde kendine, babasına, herkese...
Âşık olmuştu tesadüflerin karşısına çıkardıklarına...
Aşkı yaşarken bazen kader demişti yaşadıklarına...
Bazen de neden diye kaderi sorgulamıştı...
Dünyaya gelmesinin bir sebebi olduğunu düşünmeye başlamıştı yıllar akarken. Bir şeyler yapmalıydı bu dünya için...
Yalnızken... Yalnız olduğunu fark etmişti o yıllarda...
İçindeki kendinle tanışmıştı...
Gecenin karanlığında konuşurken, “Yaz” demişti içindeki ona...
Yazmıştı o da yaşadıklarını... Yaşama olan isyanını... Haykırışını...
Düşlediği dünyayı...
Yazmaya başladığında, insanları... İnsanlar da onu fark etmeye başlamıştı.
Cem Taylor?
Baba İngiliz... Anne Osmanlı Türk’ü...
1895’te Londra’da doğmuştu...
Yaşamın ona sunduğu; güzel ve de zor hayatı yaşamıştı...
“Mutluyum” demişti o gece kendinle konuşurken.
“Bunca zorluklardan sonra nasıl mutlu olabiliyorsun?” diye sormuştu içindeki ona.
“Çünkü yaşamasaydım olanları; ben, ben olamazdım...” demişti içine.
“Dünya’yı değiştirebildin mi Cem?” diye sorduğunda içindeki.
“Şarkı devam ediyor...” demişti içindeki özüne...
O Tanrı’yı... Tanrı da onu fark etmişti...
Şimdi nerede mi?
Dünya’nın orasında... Burasında...
Şarkı devam ediyor...