Sartre varlığı; kendisinde-varlık, kendisi-için-varlık ve başkası-için-varlık olmak üzere üç bölümde inceliyor. Bunlardan özellikle birinci ve ikinci varlık türünü birbirinden ayırıyor. Sartre’a göre kendinde-varlık yalnızca vardır. Çünkü bu varlık, mutlak bir doluluk, kapalılık ve içkinliktir. O, ne etken ne de edilgendir. Aynı zamanda o, ne olanaklı olandan türetilebilir, ne de zorunlu olana indirgenebilir. Bu anlamda salt olumsallıktır. Diğer bir anlatımla, onun varolması da olmaması da aynı ölçüde olasıdır. Sartre, kendinde varlığın, kendinde varlıktan kendi kendini yaratmış olduğu sonucunu da çıkartmamamız gerektiğini söyler. Çünkü böyle bir belirleme onun kendine öncel olduğu varsayımını da birlikte getirir. Fakat bu olanaksızdır. Bu açıdan bakıldığında Sartre’a göre yaratılışçılık kuramı, kendine yeterlik olan şeyi varlıktan çekip alarak onu tanrısal bir öznellik içinde yok etmektedir.
Sartre varlığı; kendisinde-varlık, kendisi-için-varlık ve başkası-için-varlık olmak üzere üç bölümde inceliyor. Bunlardan özellikle birinci ve ikinci varlık türünü birbirinden ayırıyor. Sartre’a göre kendinde-varlık yalnızca vardır. Çünkü bu varlık, mutlak bir doluluk, kapalılık ve içkinliktir. O, ne etken ne de edilgendir. Aynı zamanda o, ne olanaklı olandan türetilebilir, ne de zorunlu olana indirgenebilir. Bu anlamda salt olumsallıktır. Diğer bir anlatımla, onun varolması da olmaması da aynı ölçüde olasıdır. Sartre, kendinde varlığın, kendinde varlıktan kendi kendini yaratmış olduğu sonucunu da çıkartmamamız gerektiğini söyler. Çünkü böyle bir belirleme onun kendine öncel olduğu varsayımını da birlikte getirir. Fakat bu olanaksızdır. Bu açıdan bakıldığında Sartre’a göre yaratılışçılık kuramı, kendine yeterlik olan şeyi varlıktan çekip alarak onu tanrısal bir öznellik içinde yok etmektedir.