Ah! Bakılması gereken yere bakmıyor insan. Bir Zen şairinin kelimeleriyle, “Kendisini değil, başkalarını kesebilen bir kılıç gibi ya da bir göz gibi, kendisini değil başkalarını görüyor.” Bu yüzden duvarlarınıza astığım tablolar, Konfüçyüs’ün, Şems’in, Dante’nin, Fuzûli’nin, Descartes’in, Nasreddin Hoca’nın, Nietzsche’nin,Bişr el-Hâfi’nin, Leonardo da Vinci’nin, Hallâc-ı Mansur’un, Kafka’nın Süfyân es- Sevrî’nin, Pablo Neruda’nın değil, sizin portrelerinizdir.
Ah! Bakılması gereken yere bakmıyor insan. Bir Zen şairinin kelimeleriyle, “Kendisini değil, başkalarını kesebilen bir kılıç gibi ya da bir göz gibi, kendisini değil başkalarını görüyor.” Bu yüzden duvarlarınıza astığım tablolar, Konfüçyüs’ün, Şems’in, Dante’nin, Fuzûli’nin, Descartes’in, Nasreddin Hoca’nın, Nietzsche’nin,Bişr el-Hâfi’nin, Leonardo da Vinci’nin, Hallâc-ı Mansur’un, Kafka’nın Süfyân es- Sevrî’nin, Pablo Neruda’nın değil, sizin portrelerinizdir.