Hızlı bir aşınma var, her şey kısa sürede hayatımızdaki anlamını, yerini yitiriyor. Eskidiğini düşündüğümüz, gördüğümüz şeylerin aslında değerinden kaybettiği bir şey yok. Bizim gözümüzde ve gönlümüzde olup bitiyor her şey. Bu durum, modern insanın acı gerçeğidir…
Aydın, sanatçı, toplumsal her durumda tavır alabilir, almalı da ama bu tavır, sanatçı, aydın, entelektüel tavrı olmalı; göze girme, aferin alma, nimete ulaşma tavrı olmamalı. Hiçbir bir kalem, fırça, kamera, nota, haksız biçimde bir gücün seslendiricisi olamaz…
Ali Işık, Hüseyin Su'yla yaptığı nehir söyleşide sanattan sanatçıya; okurluktan yazarlığa; yayıncılıktan dergiciliğe; öyküden öykücülüğe; dostluktan yol ayrımlarına; en güzeli de hayata ve insana dair düşüncelerini samimi bir üslupla dile getiriyor. Ömrünü kitaplara ve edebiyata adarken nereye gitse yanından ayırmadığı çantasında yalnızca kitaplarını, kalemini, not defterini ve sözlüğünü değil; inançlarını, merhamet ve sadakatini de taşıyor.
Hızlı bir aşınma var, her şey kısa sürede hayatımızdaki anlamını, yerini yitiriyor. Eskidiğini düşündüğümüz, gördüğümüz şeylerin aslında değerinden kaybettiği bir şey yok. Bizim gözümüzde ve gönlümüzde olup bitiyor her şey. Bu durum, modern insanın acı gerçeğidir…
Aydın, sanatçı, toplumsal her durumda tavır alabilir, almalı da ama bu tavır, sanatçı, aydın, entelektüel tavrı olmalı; göze girme, aferin alma, nimete ulaşma tavrı olmamalı. Hiçbir bir kalem, fırça, kamera, nota, haksız biçimde bir gücün seslendiricisi olamaz…
Ali Işık, Hüseyin Su'yla yaptığı nehir söyleşide sanattan sanatçıya; okurluktan yazarlığa; yayıncılıktan dergiciliğe; öyküden öykücülüğe; dostluktan yol ayrımlarına; en güzeli de hayata ve insana dair düşüncelerini samimi bir üslupla dile getiriyor. Ömrünü kitaplara ve edebiyata adarken nereye gitse yanından ayırmadığı çantasında yalnızca kitaplarını, kalemini, not defterini ve sözlüğünü değil; inançlarını, merhamet ve sadakatini de taşıyor.