Kahramanmaraş merkezli olarak 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen deprem, büyük bir yıkıma ve can kaybına neden olmuştur. Ülkemizin önemli bir kısmı deprem kuşağında yer almaktadır. Birçok şehrimiz geçmişte depremlere maruz kalmıştır. Ve anlaşıldığı kadarıyla kalmaya da devam edecektir. Depremlerde birçok yapı zarar gördüğü gibi ciddi can kaybı da meydana gelmektedir. Depremin ortaya çıkardığı zararların ve can kaybının en aza indirilmesinde, yapıların sağlam olmasının önemi yanında, iyi bir planlamanın yapılmış olması şarttır. Şehir planlama hukukuna bugüne kadar ağırlıklı olarak uygulamalar ve Danıştay kararları yön vermiş bulunmaktadır. Ülkemizde, bu konuda teori ve pratiği bir arada ortaya koyan herhangi bir eser yazılmamıştır. Planlama; insan, toplum, belde ve ülkeler bakımından önem arz etmekte ve doğrudan mülkiyet hakkına müdahale içermektedir. Yaşanılan belde ve ortamın insan ve toplum hayatının gelişimi üzerinde önemli derecede etkisi vardır. Bizim amacımız, konunun önemini dikkate alarak, mümkün olduğunca belli bir metodolojiye tabi kalıp şehir planlama hukukunu teori ve pratikteki uygulamaları esas alarak ortaya koymaktır. Çalışmamızda; planların hazırlanması ve yapılması ile ilgili esaslara yer vermenin yanı sıra şehirleşmeye yönelik temel kuralların da açıklanması amaçlanmıştır. Ayrıca plan tadili ve İmar Kanunu'nun 18. maddesinin uygulanması gibi ciddi derecede belirsizlik içeren konularda mümkün olduğunca uygulamaya yön veren Danıştay kararlarına atıf yapılmıştır. Diğer yandan, Türkiye'de mevzuat gereğince plan yapmaya yetkili birçok kurum mevcut olup, çeşitli özel imar planları da yer almaktadır. Aynı şekilde ülkemizin ciddi bir bölümü sit alanı statüsündedir. Bu nedenle, koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması ve uygulanması önemli bir yer tutmaktadır. Belirtilen hususlarda da detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Ayrıca, son dönemde İmar Kanunu'nda düzenlenen "değer artış payı"na ilişkin uygulamalar henüz şekillenmemiş olup bu konudaki açıklamalara yer verilmiştir.
Kahramanmaraş merkezli olarak 6 Şubat 2023 tarihinde gerçekleşen deprem, büyük bir yıkıma ve can kaybına neden olmuştur. Ülkemizin önemli bir kısmı deprem kuşağında yer almaktadır. Birçok şehrimiz geçmişte depremlere maruz kalmıştır. Ve anlaşıldığı kadarıyla kalmaya da devam edecektir. Depremlerde birçok yapı zarar gördüğü gibi ciddi can kaybı da meydana gelmektedir. Depremin ortaya çıkardığı zararların ve can kaybının en aza indirilmesinde, yapıların sağlam olmasının önemi yanında, iyi bir planlamanın yapılmış olması şarttır. Şehir planlama hukukuna bugüne kadar ağırlıklı olarak uygulamalar ve Danıştay kararları yön vermiş bulunmaktadır. Ülkemizde, bu konuda teori ve pratiği bir arada ortaya koyan herhangi bir eser yazılmamıştır. Planlama; insan, toplum, belde ve ülkeler bakımından önem arz etmekte ve doğrudan mülkiyet hakkına müdahale içermektedir. Yaşanılan belde ve ortamın insan ve toplum hayatının gelişimi üzerinde önemli derecede etkisi vardır. Bizim amacımız, konunun önemini dikkate alarak, mümkün olduğunca belli bir metodolojiye tabi kalıp şehir planlama hukukunu teori ve pratikteki uygulamaları esas alarak ortaya koymaktır. Çalışmamızda; planların hazırlanması ve yapılması ile ilgili esaslara yer vermenin yanı sıra şehirleşmeye yönelik temel kuralların da açıklanması amaçlanmıştır. Ayrıca plan tadili ve İmar Kanunu'nun 18. maddesinin uygulanması gibi ciddi derecede belirsizlik içeren konularda mümkün olduğunca uygulamaya yön veren Danıştay kararlarına atıf yapılmıştır. Diğer yandan, Türkiye'de mevzuat gereğince plan yapmaya yetkili birçok kurum mevcut olup, çeşitli özel imar planları da yer almaktadır. Aynı şekilde ülkemizin ciddi bir bölümü sit alanı statüsündedir. Bu nedenle, koruma amaçlı imar planlarının hazırlanması ve uygulanması önemli bir yer tutmaktadır. Belirtilen hususlarda da detaylı açıklamalara yer verilmiştir. Ayrıca, son dönemde İmar Kanunu'nda düzenlenen "değer artış payı"na ilişkin uygulamalar henüz şekillenmemiş olup bu konudaki açıklamalara yer verilmiştir.