Selçuk Ören’in yazıp çizdiği “Şehzade Yangını” serisinin üçüncü kitabı, 1768 yılında Galata’da yangının ortasında kalan Karanfil Paşa’nın isminin nereden geldiğinin hikayesi...
“O vakitler bahçenin nizamından, heybetli bir adam olan Zambak Ağa mesuldü. Düzeni sağlamanın en iyi yolunun korku olduğunu düşünür, su aygırı derisinden yapılma kamçısını bunun için kullanırdı. Dört kadınlı ev, fırtınada kalmış sandala benzer derler… Harem ise alabora olmaya yüz tutmuş bir kadırgaya benzerdi. Harem ağaları da bu kadırganın batmadan seyrine devam etmesini sağlardı ve bu yolda her şey mübahtı. O şanslı oldukları sanılan gözdeler, mendil daha havadayken çok büyük bir düşman kazanırdı: Şehzade anneleri… Oğul sahibi sultanlar, yeni rakiplerini hemen ortadan kaldırmak isterlerdi ve bunun için de harem ağaları en iyi silahtı.”
Selçuk Ören’in yazıp çizdiği “Şehzade Yangını” serisinin üçüncü kitabı, 1768 yılında Galata’da yangının ortasında kalan Karanfil Paşa’nın isminin nereden geldiğinin hikayesi...
“O vakitler bahçenin nizamından, heybetli bir adam olan Zambak Ağa mesuldü. Düzeni sağlamanın en iyi yolunun korku olduğunu düşünür, su aygırı derisinden yapılma kamçısını bunun için kullanırdı. Dört kadınlı ev, fırtınada kalmış sandala benzer derler… Harem ise alabora olmaya yüz tutmuş bir kadırgaya benzerdi. Harem ağaları da bu kadırganın batmadan seyrine devam etmesini sağlardı ve bu yolda her şey mübahtı. O şanslı oldukları sanılan gözdeler, mendil daha havadayken çok büyük bir düşman kazanırdı: Şehzade anneleri… Oğul sahibi sultanlar, yeni rakiplerini hemen ortadan kaldırmak isterlerdi ve bunun için de harem ağaları en iyi silahtı.”