Seki’nin Mor Menevşeleri

Stok Kodu:
9786055601515
Boyut:
14x20
Sayfa Sayısı:
160
Baskı:
1
Basım Tarihi:
2015-08
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%30 indirimli
140,00TL
98,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 11,98TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786055601515
975334
Seki’nin Mor Menevşeleri
Seki’nin Mor Menevşeleri
98.00

Seki'nin evleri üçer beşer dönüm bahçeler içindedir. Bahçelerin kenarları 60 cm eninde yeşil anglarla çevrilidir. Bahçenin kenarları hiç sürülmez. Bu anglara elma, ceviz, ayva, iğde, armut, erik ağaçları dikilirdi. Bahçelerin ortası sürülür, buralara sebzeler (fasülye, darı, domates, pırasa, havuç, yerelması, lahana) dikilirdi. Bahçelerin anglarında kendiliğinden mor menevşeler çıkardı. Mor menevşeler nedense ayva ağaçlarının diplerini çok seviyorlardı. Seki'nin bahçeleri kaynak suları ile sulanır, Menevşelerin tohumları bu sularla gelip ayva diplerine yerleşirlerdi.

Eskiden Toros Dağları'ndan gelen derelerin kenarları mor menevşelerle dolu oluyordu. Çocukluğumuzda başkalarının bahçelerine menevşe "çalmaya" giderdik. Hayatımda en çok "çaldığım" şey menevşedir. Bu zamanda Seki'nin bahçelerinde ne mor menevşe kaldı ne de yerli meyve ağaçları kaldı. Bu yüzden Seki ile özdeşleştirdiğim mor menevşenin kitabımda yaşamasını istedim.

- Esin Türkmen

Kitabın adıyla başlayan, içeriğiyle süren bir zamanda yolculuğa çıktım. Öncelikle adı etkiledi beni. Menevşe, Karacaoğlan gibi nice halk ozanına konu olmuş, türküler yakılmış bir çiçektir. Biraz özlemi, yitip gitmişliği, geçmişi çağrıştırdığından içinden hüzün geçer. Brezilyalı büyük yazar Jorge Amado “insanın anayurdu çocukluğudur” der. Bu çok anlamlı, derin ifade beni hep etkilemiştir. İnsan yaşı ilerledikçe daha çok geçmişine dönüyor, sığınıyor, hatta sarılıyor sanki. Yetmişe dayayınca yaşam merdivenini daha fazla çıkmak istemiyor!

Esin, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin yetiştirdiği, bizim kuşağın çalışkan, kültürlü, birikimli öğrencilerindendir. Öğrenciyken, öğretmenken, emekliyken de sorgulayan, okuyan gerçek bir cumhuriyet kadını ve aydınıdır. Çocukken Seki bana, sırtını dağlara vermiş, ayaklarını sonsuz ovaya uzatmış bir canlı gibi gelirdi. On kilometre derinliği ve genişliğiyle sığır otlattığımız yemyeşil ova, çocukluğun verdiği mekan kavramı farklılığıyla öyle düşünmeme yol açıyordu sanırım.

İşte Esin öğretmenin anlattığı insanlar böyle bir coğrafyanın ürünü. Benim de bildiğim tanıdığım en yakın akrabalarımdan konu komşuya dek birçok insan var. Birbirleriyle ilişkilerini, çelişkilerini, esprilerini kendilerine özgü yerel ağızla, otantik yapılarıyla çok güzel aktarmış. Büyük usta Yaşar Kemal'in Yusufçuk Yusuf romanının girişinde söylediği “O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler” tanımına uygun bu insanları, yazıya geçirerek yitip gitmelerini önlemiş.

- Mehmet Atay

Seki'nin evleri üçer beşer dönüm bahçeler içindedir. Bahçelerin kenarları 60 cm eninde yeşil anglarla çevrilidir. Bahçenin kenarları hiç sürülmez. Bu anglara elma, ceviz, ayva, iğde, armut, erik ağaçları dikilirdi. Bahçelerin ortası sürülür, buralara sebzeler (fasülye, darı, domates, pırasa, havuç, yerelması, lahana) dikilirdi. Bahçelerin anglarında kendiliğinden mor menevşeler çıkardı. Mor menevşeler nedense ayva ağaçlarının diplerini çok seviyorlardı. Seki'nin bahçeleri kaynak suları ile sulanır, Menevşelerin tohumları bu sularla gelip ayva diplerine yerleşirlerdi.

Eskiden Toros Dağları'ndan gelen derelerin kenarları mor menevşelerle dolu oluyordu. Çocukluğumuzda başkalarının bahçelerine menevşe "çalmaya" giderdik. Hayatımda en çok "çaldığım" şey menevşedir. Bu zamanda Seki'nin bahçelerinde ne mor menevşe kaldı ne de yerli meyve ağaçları kaldı. Bu yüzden Seki ile özdeşleştirdiğim mor menevşenin kitabımda yaşamasını istedim.

- Esin Türkmen

Kitabın adıyla başlayan, içeriğiyle süren bir zamanda yolculuğa çıktım. Öncelikle adı etkiledi beni. Menevşe, Karacaoğlan gibi nice halk ozanına konu olmuş, türküler yakılmış bir çiçektir. Biraz özlemi, yitip gitmişliği, geçmişi çağrıştırdığından içinden hüzün geçer. Brezilyalı büyük yazar Jorge Amado “insanın anayurdu çocukluğudur” der. Bu çok anlamlı, derin ifade beni hep etkilemiştir. İnsan yaşı ilerledikçe daha çok geçmişine dönüyor, sığınıyor, hatta sarılıyor sanki. Yetmişe dayayınca yaşam merdivenini daha fazla çıkmak istemiyor!

Esin, Köy Enstitüsü çıkışlı öğretmenlerin yetiştirdiği, bizim kuşağın çalışkan, kültürlü, birikimli öğrencilerindendir. Öğrenciyken, öğretmenken, emekliyken de sorgulayan, okuyan gerçek bir cumhuriyet kadını ve aydınıdır. Çocukken Seki bana, sırtını dağlara vermiş, ayaklarını sonsuz ovaya uzatmış bir canlı gibi gelirdi. On kilometre derinliği ve genişliğiyle sığır otlattığımız yemyeşil ova, çocukluğun verdiği mekan kavramı farklılığıyla öyle düşünmeme yol açıyordu sanırım.

İşte Esin öğretmenin anlattığı insanlar böyle bir coğrafyanın ürünü. Benim de bildiğim tanıdığım en yakın akrabalarımdan konu komşuya dek birçok insan var. Birbirleriyle ilişkilerini, çelişkilerini, esprilerini kendilerine özgü yerel ağızla, otantik yapılarıyla çok güzel aktarmış. Büyük usta Yaşar Kemal'in Yusufçuk Yusuf romanının girişinde söylediği “O güzel insanlar, o güzel atlara binip gittiler” tanımına uygun bu insanları, yazıya geçirerek yitip gitmelerini önlemiş.

- Mehmet Atay

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat