Sekülerleşme Kuramı Bağlamında İbn Haldun ve Bilim Anlayışı

Stok Kodu:
9786256125162
Boyut:
13.5x21
Sayfa Sayısı:
192
Baskı:
2
Basım Tarihi:
2024-10
Kapak Türü:
Ciltsiz
Kağıt Türü:
2. Hamur
Kategori:
%20 indirimli
160,00TL
128,00TL
Taksitli fiyat: 9 x 15,64TL
Temin süresi 2-5 gündür.
9786256125162
1349410
Sekülerleşme Kuramı Bağlamında İbn Haldun ve Bilim Anlayışı
Sekülerleşme Kuramı Bağlamında İbn Haldun ve Bilim Anlayışı
128.00

Çağdaş toplumların sosyal ve kültürel hayatının temel niteliklerinden biri de kuşkusuz seküler düşünce, yapılanma ve yaşam tarzına sahip olmalarıdır. Uzun bir tarihi geçmişe sahip olmasına karşın sekülerleşme olgusu son birkaç yüzyılın en önemli değişkenlerinden biri haline gelmiştir. Modern sekülerleşme süreci başlangıçta, Avrupa ve ABD’de ortaya çıkmış ve yayılmışsa da bu olgu, tarihsel süreç içerisinde her toplumun kendi dinamikleri ve küreselleşmenin etkisiyle diğer dünya toplumlarında da yaşanmaktadır. 
Türkiye’de sekülerleşme, özellikle son yıllarda, etkisini hayatın birçok alanında güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Ülkemizin de sekülerleşmeye başlamasıyla birlikte bu olgu Türkiye’yi de ciddi anlamda ilgilendirmeye başlamıştır. Bu yüzden sekülerleşme olgusu ve dinamikleriyle toplum olarak yüzleşilmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Batının sekülerleşme modeli Tanrıya yer vermeyen sekülerist ve pozitivist bir nitelik taşımaktadır. Buna tepki olarak yeni paradigma arayışlarının gündeme gelmesi de gecikmemiştir. Ancak her ne kadar postseküler düşünürler buna karşı çıksalar da önerdikleri model, mevcut durumu daha da karmaşık hale getirmekten öteye gidememiştir. Örneğin buradaki modern sekülerleşme süreci öncelikle kilisenin hakikat tekeli iddiasını daha sonra da tüm dinsel hakikat iddialarını yıkarak gelişirken postsekülerleşme süreci ise tüm hakikat iddialarına; dolayısıyla bilimin de hakikat iddiasına karşı çıkmıştır. Böylece gelinen noktada Batı’nın bilim paradigması bir çıkmaz ve krize doğru evrilmiştir.
İbn Haldun, metafiziği dışlayan ya da metafiziğe kayıtsız kalan Batı’nın sekülerleşme modeline karşılık, bilimsel yöntem ve yaklaşımı da içeren yeni bir sekülerleşme modelini içinde barındırır gibidir.  İbn Haldun’un bilim anlayışına yakından bakıldığında onda olguların pozitif bir kavranışı bulunmakla birlikte bilimsel ilke ve kurallara ilahi bir unsur eklemesi, onu egemen klasik sekülerleşme modelinden ayırmaktadır. Dolayısıyla Müslüman bir düşünür olarak İbn Haldun, ortaya koyduğu bilim anlayışı ve bu anlayışa bağlı kalarak yürüttüğü bilimsel faaliyetleriyle, çağdaş toplumlara alternatif bir sekülerleşme modeli sunabileceği düşünülmektedir.

Çağdaş toplumların sosyal ve kültürel hayatının temel niteliklerinden biri de kuşkusuz seküler düşünce, yapılanma ve yaşam tarzına sahip olmalarıdır. Uzun bir tarihi geçmişe sahip olmasına karşın sekülerleşme olgusu son birkaç yüzyılın en önemli değişkenlerinden biri haline gelmiştir. Modern sekülerleşme süreci başlangıçta, Avrupa ve ABD’de ortaya çıkmış ve yayılmışsa da bu olgu, tarihsel süreç içerisinde her toplumun kendi dinamikleri ve küreselleşmenin etkisiyle diğer dünya toplumlarında da yaşanmaktadır. 
Türkiye’de sekülerleşme, özellikle son yıllarda, etkisini hayatın birçok alanında güçlü bir şekilde hissettirmektedir. Ülkemizin de sekülerleşmeye başlamasıyla birlikte bu olgu Türkiye’yi de ciddi anlamda ilgilendirmeye başlamıştır. Bu yüzden sekülerleşme olgusu ve dinamikleriyle toplum olarak yüzleşilmesi kaçınılmaz görünmektedir.
Batının sekülerleşme modeli Tanrıya yer vermeyen sekülerist ve pozitivist bir nitelik taşımaktadır. Buna tepki olarak yeni paradigma arayışlarının gündeme gelmesi de gecikmemiştir. Ancak her ne kadar postseküler düşünürler buna karşı çıksalar da önerdikleri model, mevcut durumu daha da karmaşık hale getirmekten öteye gidememiştir. Örneğin buradaki modern sekülerleşme süreci öncelikle kilisenin hakikat tekeli iddiasını daha sonra da tüm dinsel hakikat iddialarını yıkarak gelişirken postsekülerleşme süreci ise tüm hakikat iddialarına; dolayısıyla bilimin de hakikat iddiasına karşı çıkmıştır. Böylece gelinen noktada Batı’nın bilim paradigması bir çıkmaz ve krize doğru evrilmiştir.
İbn Haldun, metafiziği dışlayan ya da metafiziğe kayıtsız kalan Batı’nın sekülerleşme modeline karşılık, bilimsel yöntem ve yaklaşımı da içeren yeni bir sekülerleşme modelini içinde barındırır gibidir.  İbn Haldun’un bilim anlayışına yakından bakıldığında onda olguların pozitif bir kavranışı bulunmakla birlikte bilimsel ilke ve kurallara ilahi bir unsur eklemesi, onu egemen klasik sekülerleşme modelinden ayırmaktadır. Dolayısıyla Müslüman bir düşünür olarak İbn Haldun, ortaya koyduğu bilim anlayışı ve bu anlayışa bağlı kalarak yürüttüğü bilimsel faaliyetleriyle, çağdaş toplumlara alternatif bir sekülerleşme modeli sunabileceği düşünülmektedir.

Yorum yaz
Bu kitabı henüz kimse eleştirmemiş.
Kapat