Selefîlik, Asr-ı Saadetin; İslam'ı anlama, yorumlama ve yaşama bağlamında model alınması ve bu modelin korunmasına yönelik gelenekçi ve muhafazakar bir çizgiyi ifade eder. Bu haliyle Selefîliğin, dînî olduğu kadar, siyasi yönünün de bulunduğu su götürmez bir gerçektir. Bu çizgi, Kitap ve Sünnet'i anlamada “nassçı ve lafızcı” yaklaşımıyla, başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere, İbn Teymiyye ve Muhammed b. Abdülvehhab eliyle Hanbeli Selefîliği olarak günümüze taşınmış ve siyasal bir harekete dönüşmüştür. Selefi teolojinin İbn Teymiyye tarafından oluşturulduğunu, Muhammed b. Abdülvehhab eliyle de siyasallaştırıldığını söylemek mümkündür. Katı nassçı ve lafızcı, zamanı Asr-ı Saadete bağlayan, tarihî süreçteki dini/siyasi anlayış ve tecrübeyi tümüyle reddeden bu hareket, re'ye dayanan kıyas ve ictihad gibi akli istişhada karşı çıkmış ve bu sebeple çözümlenemeyen meseleler onu sertliğe ve radikalizme sevketmiştir.
Vehhabi Selefîliğinin katı nassçı ve lafızcı muhafazakar yapısı, günümüzde “asla dönüş” gibi masum bir gerekçeyi bayraklaştıran, ancak yaptıkları asla İslam'a hizmet olmayan birtakım örgütlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu örgütler, marjinal olmakla birlikte, gelenekçi ve muhafazakar kesimlerde -Selefi anlayış bağlamında- büyük bir toplumsal ve siyasî tabana sahiptir. Aklı dışlayan ve Kur'an'ı Asr-ı Saadet'e hapseden bu anlayış, Müslümanlara zarar verdiği kadar, gayri müslim emperyalistleri de o derece memnun etmektedir.
Selefîlik, Asr-ı Saadetin; İslam'ı anlama, yorumlama ve yaşama bağlamında model alınması ve bu modelin korunmasına yönelik gelenekçi ve muhafazakar bir çizgiyi ifade eder. Bu haliyle Selefîliğin, dînî olduğu kadar, siyasi yönünün de bulunduğu su götürmez bir gerçektir. Bu çizgi, Kitap ve Sünnet'i anlamada “nassçı ve lafızcı” yaklaşımıyla, başta Ahmed b. Hanbel olmak üzere, İbn Teymiyye ve Muhammed b. Abdülvehhab eliyle Hanbeli Selefîliği olarak günümüze taşınmış ve siyasal bir harekete dönüşmüştür. Selefi teolojinin İbn Teymiyye tarafından oluşturulduğunu, Muhammed b. Abdülvehhab eliyle de siyasallaştırıldığını söylemek mümkündür. Katı nassçı ve lafızcı, zamanı Asr-ı Saadete bağlayan, tarihî süreçteki dini/siyasi anlayış ve tecrübeyi tümüyle reddeden bu hareket, re'ye dayanan kıyas ve ictihad gibi akli istişhada karşı çıkmış ve bu sebeple çözümlenemeyen meseleler onu sertliğe ve radikalizme sevketmiştir.
Vehhabi Selefîliğinin katı nassçı ve lafızcı muhafazakar yapısı, günümüzde “asla dönüş” gibi masum bir gerekçeyi bayraklaştıran, ancak yaptıkları asla İslam'a hizmet olmayan birtakım örgütlerin ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu örgütler, marjinal olmakla birlikte, gelenekçi ve muhafazakar kesimlerde -Selefi anlayış bağlamında- büyük bir toplumsal ve siyasî tabana sahiptir. Aklı dışlayan ve Kur'an'ı Asr-ı Saadet'e hapseden bu anlayış, Müslümanlara zarar verdiği kadar, gayri müslim emperyalistleri de o derece memnun etmektedir.