“Biz bu dünyanın yıkılacağını çok zamandır biliyorduk. Sadece o gün geldiğinde biz orada olmayacaktık. Geleceği değiştiremeyeceğimiz aşikârdı, biz geçmişimizi bugünden seçmek istiyorduk. Geçmiş bizim için tek bir fotoğraf olacaktı. Günün birinde hepimiz o fotoğrafa bakıp aynı şeyleri düşünecektik.”
İlkay Yıldız sahaflarda başlayan hikâyesinin peşinden gidip okuru siyah beyaz fotoğraflara konuk ediyor. Bir dilek ağacında, bir çocukluk rüyasında, sokak aralarında, şarkılarda dolaşıyor; uzak akrabalarla, yakın dostlarla selamlaşıyor. Kaçırılan vapurlar bu bir kahkahalık, iki hayretlik hikâyelerde yakalanıyor. Ertelenen özürler dileniyor, çiçeğe su veriliyor bu öykülerde; bazen mutlu sonlar, bazen hicran yaraları bahşediliyor.
Sepya, sahaflardan alınan sahipsiz fotoğraflara birer öykü veriyor. Anlatılara yetenekli tasarımcıların hayal gücü eşlik ediyor.
“Üstün zekâlı birinin gülümseyerek size çiçek verdiğini düşünün. Sepya işte öyle bir his uyandırıyor.”
Murat Menteş
“Biz bu dünyanın yıkılacağını çok zamandır biliyorduk. Sadece o gün geldiğinde biz orada olmayacaktık. Geleceği değiştiremeyeceğimiz aşikârdı, biz geçmişimizi bugünden seçmek istiyorduk. Geçmiş bizim için tek bir fotoğraf olacaktı. Günün birinde hepimiz o fotoğrafa bakıp aynı şeyleri düşünecektik.”
İlkay Yıldız sahaflarda başlayan hikâyesinin peşinden gidip okuru siyah beyaz fotoğraflara konuk ediyor. Bir dilek ağacında, bir çocukluk rüyasında, sokak aralarında, şarkılarda dolaşıyor; uzak akrabalarla, yakın dostlarla selamlaşıyor. Kaçırılan vapurlar bu bir kahkahalık, iki hayretlik hikâyelerde yakalanıyor. Ertelenen özürler dileniyor, çiçeğe su veriliyor bu öykülerde; bazen mutlu sonlar, bazen hicran yaraları bahşediliyor.
Sepya, sahaflardan alınan sahipsiz fotoğraflara birer öykü veriyor. Anlatılara yetenekli tasarımcıların hayal gücü eşlik ediyor.
“Üstün zekâlı birinin gülümseyerek size çiçek verdiğini düşünün. Sepya işte öyle bir his uyandırıyor.”
Murat Menteş