“İnsan, derin hayaller içinde kaybolup gittiği zaman, bütün sözcüklerin anlatamayacağı ruha karşı şimşek gibi açıldığı anda biten bir sonsuzluk gülümseyişi olmaya layık olmaz mı? Zavallı bellek! Günden güne yok olduğunu duyumsadığımız, vücut denilen şu toprak yığınının üzerinde durmadan yaşamaya çalışır durur. Hüzün verici bir bakışı yıllarca hatırlar. Bir sözü, bir gülüşü yıllarca saklar. Çevresinden baş döndürücü bir hızla geçen bütün anı ve üzüntüleri hemen kaydetmeye çalışır. Bu katlanılması güç çalışma ile bütün gücü ve dayanıklılığı kaybolunca, bize umut veren gelecek biter. Hayatımıza arkadaşlık eden geçmiş, unutuşun denizi içinde yok olur. O zaman, ağır yaralanmış bir asker gibi, bizi mezarın kapısında bırakarak işini terk eder.”
“İnsan, derin hayaller içinde kaybolup gittiği zaman, bütün sözcüklerin anlatamayacağı ruha karşı şimşek gibi açıldığı anda biten bir sonsuzluk gülümseyişi olmaya layık olmaz mı? Zavallı bellek! Günden güne yok olduğunu duyumsadığımız, vücut denilen şu toprak yığınının üzerinde durmadan yaşamaya çalışır durur. Hüzün verici bir bakışı yıllarca hatırlar. Bir sözü, bir gülüşü yıllarca saklar. Çevresinden baş döndürücü bir hızla geçen bütün anı ve üzüntüleri hemen kaydetmeye çalışır. Bu katlanılması güç çalışma ile bütün gücü ve dayanıklılığı kaybolunca, bize umut veren gelecek biter. Hayatımıza arkadaşlık eden geçmiş, unutuşun denizi içinde yok olur. O zaman, ağır yaralanmış bir asker gibi, bizi mezarın kapısında bırakarak işini terk eder.”