Kastamonu - İnebolu sahilinden Ankara Polatlı cephesine kadar uzanan, 340 km'lik yol, Kurtuluş Savaşı boyunca cephanenin cepheye ulaştırılmasında kullanılan Türkün İstiklal yoludur, Kurtuluş yoludur.
O günleri yaşayan değerli tarihçimiz Enver Behnan ŞAPOLYO, o yolları şöyle anlatmaktadır:
"...kağnıları İnebolu'da İkizçay mevkiinden alır, akşamüzeri yola çıkar, Ecevit'e doğru yola koyulurdum. Geceleri hanların ahırlarındaki gübre yığınlarının içinde yatardık. Çünkü gübre sıcak olurdu. Bana bir milli görev verilmişti. O da kağnı komutanlığı idi.
Ünlü İngiliz tarihçi Lord Kinross Anadolu kadınının kahramanlığını şöyle anlatmaktadır:
"...silah ve malzemeler saman yığınları altına yerleştirilerek, kağnılarla taşınıyordu, Şalvarlı, cepkenli ve yün dolaklı kadınlar kağnılarını dağlardan ve tepelerden aşırarak saatte beş kilomet- relik bir hızla yüzlerce kilometre uzaktaki cepheye doğru yol alıyorlardı. Kağnılar Sümerler zamanındaki gibi gıcırtı sesleri çıkartarak ilerliyordu. Kadınların çoğu bebeklerini sırtlarına bağlamışlar, top mermilerini ve cephane sandıklarını kağnılarla taşıyorlardı..."
Tarihe altın harflerle yazılan ülke kadınlarından birisi Kartaca diğeri de Türk kadınıdır. Kartaca' li kadınlar gemilerine halat yapmaları için askerlerine saçlarını vermişlerdir. Türk kadını ise cephedeki askerine cephane yetiştirmek için canının bir parçası olan çocuğunun örtüsünü, çocuğunu ve canını vermekten çekinmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti var oldukça bu ülkenin Hâlime Çavuşları, Kara Fatmaları, Nene Hatunları, Çete Ayşeleri, Şerife Bacıları, Ümmihan Nineleri, Yanığın Emine ablaları hiç bitmez.
Önünde saygı ile eğildiğimiz elleri öpülesi Türk anasına, Türk Ninesine Ne mutlu Türk kadınına.
Kastamonu - İnebolu sahilinden Ankara Polatlı cephesine kadar uzanan, 340 km'lik yol, Kurtuluş Savaşı boyunca cephanenin cepheye ulaştırılmasında kullanılan Türkün İstiklal yoludur, Kurtuluş yoludur.
O günleri yaşayan değerli tarihçimiz Enver Behnan ŞAPOLYO, o yolları şöyle anlatmaktadır:
"...kağnıları İnebolu'da İkizçay mevkiinden alır, akşamüzeri yola çıkar, Ecevit'e doğru yola koyulurdum. Geceleri hanların ahırlarındaki gübre yığınlarının içinde yatardık. Çünkü gübre sıcak olurdu. Bana bir milli görev verilmişti. O da kağnı komutanlığı idi.
Ünlü İngiliz tarihçi Lord Kinross Anadolu kadınının kahramanlığını şöyle anlatmaktadır:
"...silah ve malzemeler saman yığınları altına yerleştirilerek, kağnılarla taşınıyordu, Şalvarlı, cepkenli ve yün dolaklı kadınlar kağnılarını dağlardan ve tepelerden aşırarak saatte beş kilomet- relik bir hızla yüzlerce kilometre uzaktaki cepheye doğru yol alıyorlardı. Kağnılar Sümerler zamanındaki gibi gıcırtı sesleri çıkartarak ilerliyordu. Kadınların çoğu bebeklerini sırtlarına bağlamışlar, top mermilerini ve cephane sandıklarını kağnılarla taşıyorlardı..."
Tarihe altın harflerle yazılan ülke kadınlarından birisi Kartaca diğeri de Türk kadınıdır. Kartaca' li kadınlar gemilerine halat yapmaları için askerlerine saçlarını vermişlerdir. Türk kadını ise cephedeki askerine cephane yetiştirmek için canının bir parçası olan çocuğunun örtüsünü, çocuğunu ve canını vermekten çekinmemiştir.
Türkiye Cumhuriyeti var oldukça bu ülkenin Hâlime Çavuşları, Kara Fatmaları, Nene Hatunları, Çete Ayşeleri, Şerife Bacıları, Ümmihan Nineleri, Yanığın Emine ablaları hiç bitmez.
Önünde saygı ile eğildiğimiz elleri öpülesi Türk anasına, Türk Ninesine Ne mutlu Türk kadınına.